-
یا محک باید میان جان خویش ** ور ندانی ره مرو تنها تو پیش
- Yahut da ruhundan mihenk olmalı. Bilmiyorsan yapayalnız yola düşüp ilerleme.
-
بانگ غولان هست بانگ آشنا ** آشنایی که کشد سوی فنا
- Yolda gulyabaniler vardır, sesleri bildik sesine seni mahvetmeğe çeken tanıdık sesine benzer.
-
بانگ میدارد که هان ای کاروان ** سوی من آیید نک راه و نشان
- “Ey kervan halkı, buraya gelin; işte yol, iz buracıkta” diye bağırırlar.
-
نام هر یک میبرد غول ای فلان ** تا کند آن خواجه را از آفلان 750
- Gulyabani kervan halkını yok etmek, onları da yok olanlara katmak için birer, birer adlarıyla çağırır.
-
چون رسد آن جا ببیند گرگ و شیر ** عمر ضایع راه دور و روز دیر
- Çağrılan kişi, oraya varınca bir de bakar ki karşısında kurt, aslan. Ömrü zayi olmuş, yol uzun, gün de geçiyor.!
-
چون بود آن بانگ غول آخر بگو ** مال خواهم جاه خواهم و آبرو
- Ey iyi huylu kişi, gulyabani sesi nasıldır? “Mal isterim, mevki isterim, şeref, isterim!” işte böyle.
-
از درون خویش این آوازها ** منع کن تا کشف گردد رازها
- İçimden bu sesleri menet de sırlar keşfedilsin.
-
ذکر حق کن بانگ غولان را بسوز ** چشم نرگس را از این کرکس بدوز
- Allah’ı an da gulyabanilerin seslerini mahvet. Nergis gibi olan gözünü bu gergese karşı kapa.
-
صبح کاذب را ز صادق واشناس ** رنگ می را باز دان از رنگ کاس 755
- Subhu sadıkı, subhu kâzipten, şarabın rengini kadehin renginden ayırt et ki.
-
تا بود کز دیدهگان هفت رنگ ** دیدهای پیدا کند صبر و درنگ
- Bu sabır ve sebatla şu yedi renkli zahiri gözden başka bir göz elde edersin.