-
انبیا را واسطه ز آن کرد حق ** تا پدید آید حسدها در قلق
- Allah, mihnet ve ıstıraplarla hasetler meydana çıksın diye peygamberleri vasıta etti.
-
ز انکه کس را از خدا عاری نبود ** حاسد حق هیچ دیاری نبود
- Çünkü Allahtan kimse arlanmaz, Allah’a kimse haset etmez.
-
آن کسی کش مثل خود پنداشتی ** ز آن سبب با او حسد برداشتی
- Fakat halk, Peygamberi de kendisi gibi bir adam sanır, o yüzden ona haset eder.
-
چون مقرر شد بزرگی رسول ** پس حسد ناید کسی را از قبول
- Fakat peygamberin büyüklüğü tahakkuk etti mi, artık ona kimse haset edemez, ona herkes uyar.
-
پس به هر دوری ولیی قایم است ** تا قیامت آزمایش دایم است 815
- Şu halde her devirde peygamber yerine bir veli vardır, bu sınama kıyamete kadar daimidir.
-
هر که را خوی نکو باشد برست ** هر کسی کاو شیشه دل باشد شکست
- Kimde iyi huy varsa kurtulmuştur; kimin kalbi sırçadansa sınmıştır.
-
پس امام حی قایم آن ولی است ** خواه از نسل عمر خواه از علی است
- İşte diri ve faal imam, o velidir; ister Ömer soyundan olsun, ister Ali soyundan!
-
مهدی و هادی وی است ای راه جو ** هم نهان و هم نشسته پیش رو
- Ey yol arayan, Mehdi de O’dur, Hadi de O. Hem gizlidir, hem senin karşında oturmakta.
-
او چو نور است و خرد جبریل اوست ** و آن ولی کم از او قندیل اوست
- O, nura benzer; akıl onun Cebrail’idir. Ondan aşağı olan veli de onun kandilidir.
-
و انکه زین قندیل کم مشکات ماست ** نور را در مرتبه ترتیبهاست 820
- Bu kandilden daha aşağı derece de olan veli de kandil konan yerimizdir. Nura mertebe bakımından dereceler vardır.