-
پس به هر دوری ولیی قایم است ** تا قیامت آزمایش دایم است 815
- Şu halde her devirde peygamber yerine bir veli vardır, bu sınama kıyamete kadar daimidir.
-
هر که را خوی نکو باشد برست ** هر کسی کاو شیشه دل باشد شکست
- Kimde iyi huy varsa kurtulmuştur; kimin kalbi sırçadansa sınmıştır.
-
پس امام حی قایم آن ولی است ** خواه از نسل عمر خواه از علی است
- İşte diri ve faal imam, o velidir; ister Ömer soyundan olsun, ister Ali soyundan!
-
مهدی و هادی وی است ای راه جو ** هم نهان و هم نشسته پیش رو
- Ey yol arayan, Mehdi de O’dur, Hadi de O. Hem gizlidir, hem senin karşında oturmakta.
-
او چو نور است و خرد جبریل اوست ** و آن ولی کم از او قندیل اوست
- O, nura benzer; akıl onun Cebrail’idir. Ondan aşağı olan veli de onun kandilidir.
-
و انکه زین قندیل کم مشکات ماست ** نور را در مرتبه ترتیبهاست 820
- Bu kandilden daha aşağı derece de olan veli de kandil konan yerimizdir. Nura mertebe bakımından dereceler vardır.
-
ز انکه هفصد پرده دارد نور حق ** پردههای نور دان چندین طبق
- Çünkü Allah nurunun yedi yüz perdesi vardır. Nur perdelerini bu kadar kat bil!
-
از پس هر پرده قومی را مقام ** صف صفاند این پردههاشان تا امام
- Her perdenin ardında bir kavmin durağı var. İmam’a kadar bu perdeler saf saftır.
-
اهل صف آخرین از ضعف خویش ** چشمشان طاقت ندارد نور بیش
- Son saftakilerin gözleri, zayıflıktan ön saftakilerin nuruna tahammül edemez.
-
و آن صف پیش از ضعیفی بصر ** تاب نارد روشنایی بیشتر
- Ön saftakilerin gözleri de görüş zayıflığı yüzünden daha ön saftakilerin nuruna takat getirmez.