-
او چو نور است و خرد جبریل اوست ** و آن ولی کم از او قندیل اوست
- O, nura benzer; akıl onun Cebrail’idir. Ondan aşağı olan veli de onun kandilidir.
-
و انکه زین قندیل کم مشکات ماست ** نور را در مرتبه ترتیبهاست 820
- Bu kandilden daha aşağı derece de olan veli de kandil konan yerimizdir. Nura mertebe bakımından dereceler vardır.
-
ز انکه هفصد پرده دارد نور حق ** پردههای نور دان چندین طبق
- Çünkü Allah nurunun yedi yüz perdesi vardır. Nur perdelerini bu kadar kat bil!
-
از پس هر پرده قومی را مقام ** صف صفاند این پردههاشان تا امام
- Her perdenin ardında bir kavmin durağı var. İmam’a kadar bu perdeler saf saftır.
-
اهل صف آخرین از ضعف خویش ** چشمشان طاقت ندارد نور بیش
- Son saftakilerin gözleri, zayıflıktan ön saftakilerin nuruna tahammül edemez.
-
و آن صف پیش از ضعیفی بصر ** تاب نارد روشنایی بیشتر
- Ön saftakilerin gözleri de görüş zayıflığı yüzünden daha ön saftakilerin nuruna takat getirmez.
-
روشنیی کاو حیات اول است ** رنج جان و فتنهی این احول است 825
- İlk saftakilerin hayatı olan aydınlık, bu şaşının ruhuna azap ve afettir.
-
احولیها اندک اندک کم شود ** چون ز هفصد بگذرد او یم شود
- Şaşılıklar yavaş, yavaş azalır; adam yedi yüz dereceyi geçti mi deniz kesilir.
-
آتشی کاصلاح آهن یا زر است ** کی صلاح آبی و سیب تر است
- Demiri yahut altını sâf bir hale getiren ateş, terü taze ayva ve elmaya yarar mı?
-
سیب و آبی خامیی دارد خفیف ** نه چو آهن تابشی خواهد لطیف
- Ayva ve elmanın da az bir hamlığı olabilir, fakat demire benzemezler, hafif bir hararet isterler.