-
نور گوهر نور چشم ما شدی ** هم سؤال و هم جواب از ما بدی
- O incinin nuru, gözümüzün nuru olsaydı suali de biz sorardık, cevabı da biz verirdik.
-
چشم کژ کردی دو دیدی قرص ماه ** چون سؤال است این نظر در اشتباه
- Gözünü eğrilttin de onun için ayı iki gördün. İşte bu bakış, şüpheye düşüp sual sormaya benzer.
-
راست گردان چشم را در ماهتاب ** تا یکی بینی تو مه را نک جواب 855
- Gözünü doğrult da aya öyle bak ki tek göresin. İşte cevabı da bu!
-
فکرتت که کژ مبین نیکو نگر ** هست آن فکرت شعاع آن گهر
- Düşünceni doğrult, iyi bak. Çünkü düşünce de o incinin pırıltılarındandır.
-
هر جوابی کان ز گوش آید به دل ** چشم گفت از من شنو آن را بهل
- Kulaktan gönle doğan her cevaba göz; onu bırak, cevabı benden duy der.
-
گوش دلاله ست و چشم اهل وصال ** چشم صاحب حال و گوش اصحاب قال
- Kulak vasıtadır, vuslata erense göz; Göz hâl sahibidir, kulaksa dedikoduda!
-
در شنود گوش تبدیل صفات ** در عیان دیدها تبدیل ذات
- Kulağın duygusu sıfatları tebdil eder, hâlbuki gözlerin apaçık görgüsü, mahiyetleri bile değiştirir.
-
ز آتش ار علمت یقین شد از سخن ** پختگی جو در یقین منزل مکن 860
- Ateşin varlığını sözle bildin, bu varlığa sözle yakîn hâsıl ettinse pişmeyi iste, sözde kalma.
-
تا نسوزی نیست آن عین الیقین ** این یقین خواهی در آتش در نشین
- Yanmadıkça o bilgi, Aynel Yakîn değildir. Bu yakîn’i istiyorsan ateşe dal.
-
گوش چون نافذ بود دیده شود ** ور نه قل در گوش پیچیده شود
- Kulak, hakikate nüfuz ederse göz kesilir. Yoksa söz kulakta kalır, gönle tesir etmez.