English    Türkçe    فارسی   

2
88-97

  • چون فراق آن دو نور بی‏ثبات ** تاسه آوردت گشادی چشمهات‏
  • Bil ki sıkıntı gönlünün iki gözü de kapalı olduğundandır. Gönül gözü kıyasa sığmaz bir ziya arayıp durmaktadır.
  • پس فراق آن دو نور پایدار ** تاسه می‏آرد مر آن را پاس دار
  • O iki ebedî nurun firkati, seni tasalandırmaktadır. Onu koru!
  • او چو می‏خواند مرا من بنگرم ** لایق جذب‏ام و یا بد پیکرم‏ 90
  • O mademki beni çağırmakta, ben de kendime bakayım. Onun cazibesine lâyık mıyım, yoksa çirkin miyim?
  • گر لطیفی زشت را در پی کند ** تسخری باشد که او بر وی کند
  • Bir güzel, peşine bir çirkini takarsa onunla alay ediyor demektir.
  • کی ببینم روی خود را ای عجب ** تا چه رنگم همچو روزم یا چو شب‏
  • Acaba yüzümü nasıl göreyim? Ne renkteyim ki, gündüz gibi miyim, gece gibi mi?
  • نقش جان خویش می‏جستم بسی ** هیچ می‏ننمود نقشم از کسی‏
  • Diye can suretimi hayli zamandır arayıp duruyordum. Fakat suretim kimseden görünmüyordu.
  • گفتم آخر آینه از بهر چیست ** تا بداند هر کسی کاو چیست و کیست‏
  • Nihayet dedim ki, ayna neden icat edilmiş, ne güne yarar? Herkes nedir, kimdir, kendisini bilsin diye değil mi?
  • آینه‏ی آهن برای پوستهاست ** آینه‏ی سیمای جان سنگین بهاست‏ 95
  • Demirden yapılma ayna suretler içindir. Can yüzünün aynasıysa çok pahalı, çok değerlidir.
  • آینه‏ی جان نیست الا روی یار ** روی آن یاری که باشد ز آن دیار
  • Can aynası ancak sevgilinin yüzüdür. O sevgilinin yüzü ki, o diyardan.
  • گفتم ای دل آینه‏ی کلی بجو ** رو به دریا کار برناید به جو
  • Dedim ki: Ey gönül sen küllî bir ayna ara. Denize git, ırmaktan iş bitmez!