English    Türkçe    فارسی   

2
892-901

  • صد هزاران جان خدا کرده پدید ** چه جوانمردی بود کان را ندید
  • Allah bu can bağışlamaya karşılık yüz binlerce can ihsan eder. Bunu görmeyen kişi nasıl cömert olabilir?
  • ور بدیدی کی به جان بخلش بدی ** بهر یک جان کی چنین غمگین شدی‏
  • Eğer görseydin nasıl olur da can vermeden çekinir, bir can için bu kadar tasalanırdın?
  • بر لب جو بخل آب آن را بود ** کاو ز جوی آب نابینا بود
  • Su kenarındayken suyu sakınan, esirgeyen, ancak ırmağı görmeyendir.
  • گفت پیغمبر که هر که از یقین ** داند او پاداش خود در یوم دین‏ 895
  • Peygamber “Kıyamet gününde verilecek karşılığı yakînen bilen,
  • که یکی را ده عوض می‏آیدش ** هر زمان جودی دگرگون زایدش‏
  • Bire on karşılık verileceğini anlayan kişinin cömertliği artıp durur, bu çeşit adam, türlü, türlü cömertlikler icat eder.” dedi.
  • جود جمله از عوضها دیدن است ** پس عوض دیدن ضد ترسیدن است‏
  • Cömertlik, bütün karşılıkları görmedir. Şu halde karşılığı görüş, korkunun zıddıdır.
  • بخل نادیدن بود اعواض را ** شاد دارد دید در خواض را
  • Nekeslik de karşılıkları görmemektir. İnciyi görmek, denize dalan dalgıcı sevindirir.
  • پس به عالم هیچ کس نبود بخیل ** ز انکه کس چیزی نبازد بی‏بدیل‏
  • Eğer cömertliğe karşılık verilecek olan şeyleri herkes görseydi dünyada kimse nekes olamazdı. Çünkü hiçbir kimse karşılıksız bir şey bağışlamaz.
  • پس سخا از چشم آمد نه ز دست ** دید دارد کار جز بینا نرست‏ 900
  • Şu halde cömertlik gözden gelir, elden değil. İşe yarayan görüştür, gözü açıktan başkası kurtulamaz.
  • عیب دیگر این که خود بین نیست او ** هست او در هستی خود عیب جو
  • Arkadaşımın bir kusuru da kendisini görmemesidir. O, kendisinde kusur arar durur.