-
پس به عالم هیچ کس نبود بخیل ** ز انکه کس چیزی نبازد بیبدیل
- Eğer cömertliğe karşılık verilecek olan şeyleri herkes görseydi dünyada kimse nekes olamazdı. Çünkü hiçbir kimse karşılıksız bir şey bağışlamaz.
-
پس سخا از چشم آمد نه ز دست ** دید دارد کار جز بینا نرست 900
- Şu halde cömertlik gözden gelir, elden değil. İşe yarayan görüştür, gözü açıktan başkası kurtulamaz.
-
عیب دیگر این که خود بین نیست او ** هست او در هستی خود عیب جو
- Arkadaşımın bir kusuru da kendisini görmemesidir. O, kendisinde kusur arar durur.
-
عیب گوی و عیب جوی خود بده ست ** با همه نیکو و با خود بد بده ست
- Kendi ayıbını söyler, kendi ayıbını arar. Herkesi iyi bilir, herkesle dosttur da kendisiyle dost değildir.”
-
گفت شه جلدی مکن در مدح یار ** مدح خود در ضمن مدح او میار
- Padişah “ Arkadaşını övmede ileri gitme. Onu överken kendini övmeye kalkışma.
-
ز انکه من در امتحان آرم و را ** شرمساری آیدت در ما ورا
- Çünkü onu imtihana çekersem ilerde utanırsın” dedi.
-
قسم غلام در صدق و وفای یار خود از طهارت ظن خود
- Kölenin, iyi zannı yüzünden arkadaşının doğruluğuna ve vefakârlığına yemin etmesi
-
گفت نه و الله و بالله العظیم ** مالک الملک و به رحمان و رحیم 905
- Köle dedi ki; “ Hüküm ve kudret sahibi, bağışlayan ve acıyan Ulu Allah’a ant olsun…
-
آن خدایی که فرستاد انبیا ** نه به حاجت بل به فضل و کبریا
- Peygamberleri, ihtiyacı olduğundan değil de fazlından, kereminden gönderen,
-
آن خداوندی که از خاک ذلیل ** آفرید او شهسواران جلیل
- Aşağılık topraktan, yüce padişahlar yaratan.
-
پاکشان کرد از مزاج خاکیان ** بگذرانید از تک افلاکیان
- Onları topraktan yaratılmış mahlûkatın tabiatlarından arıtan, gök ehlinin derecelerinden üstün kılan,