-
شاه گفت اکنون از آن خود بگو ** چند گویی آن این و آن او
- Padişah dedi ki: “Şimdi artık kendi halinden bahset. Ne vakte dek şunun, bunun halini anlatacaksın?
-
تو چه داری و چه حاصل کردهای ** از تگ دریا چه در آوردهای
- Söyle bakalım, senin neyin var, ne elde ettin, deniz dibinden ne inciler getirdin?
-
روز مرگ این حس تو باطل شود ** نور جان داری که یار دل شود 940
- Ölüm günü, bu duygun kalmaz. Can nurun var mı ki gönlüne yâr olsun?
-
در لحد کاین چشم را خاک آگند ** هستت آن چه گور را روشن کند
- Mezarda bu göze toprak dolar. Mezarı aydınlatacak nurun var mı?
-
آن زمان که دست و پایت بر درد ** پر و بالت هست تا جان بر پرد
- Bu elin, ayağın gidince canının uçması için kolun kanadın var mı?
-
آن زمان کاین جان حیوانی نماند ** جان باقی بایدت بر جا نشاند
- Bu hayvani can kalmayınca yerine koymak için baki bir cana sahip misin?
-
شرط من جا بالحسن نه کردن است ** این حسن را سوی حضرت بردن است
- Şart, iyilik etmek değil, iyilikle gelmek, bu iyiliği Allah’a götürmektir.
-
جوهری داری ز انسان یا خری ** این عرضها که فنا شد چون بری 945
- İnsanlıktan mı bir cevhere sahipsin, eşeklikten mi? Bu ârazlar yok olunca nasıl götüreceksin ki?
-
این عرضهای نماز و روزه را ** چون که لا یبقی زمانین انتفی
- Bu namaz ve oruç arazlarını Allah’a nasıl ileteceksin ki? Çünkü araz, iki zaman zarfında baki kalmaz, yok olup gider, bir anlıktır.
-
نقل نتوان کرد مر اعراض را ** لیک از جوهر برند امراض را
- Arazları götürmeye imkân yoktur. Fakat cevherden hastalıkları giderirler.