English    Türkçe    فارسی   

2
986-995

  • پس عیان بودی نه غیب ای شاه این ** نقش دین و کفر بودی بر جبین‏
  • Eğer iyilik ve kötülükten meydana gelen suretler gizli olmayıp da meydana bulunsaydı küfür ve iman, apaçık meydana çıkar, alında yazılırdı.
  • کی درین عالم بت و بتگر بدی ** چون کسی را زهره‏ی تسخر بدی‏
  • O takdirde nasıl olurdu da bu âlemde put kalır, puta tapan bulunurdu? Nasıl olur da kimsenin kimseyle alay etmeye mecali kalırdı.
  • پس قیامت بودی این دنیای ما ** در قیامت کی کند جرم و خطا
  • O vakit bu dünyamız kıymet kesilirdi. Kıyamette kim suç işleyebilir” dedi.
  • گفت شه پوشید حق پاداش بد ** لیک از عامه نه از خاصان خود
  • Padişah “ Allah bütün mücazatı gizledi, gizledi ama avamdan gizledi, kendi haslarından değil.
  • گر به دامی افکنم من یک امیر ** از امیران خفیه دارم نه از وزیر 990
  • Ben bir emiri tuzağa düşürmek dilersem emirlerden gizlerim, fakat vezirden gizlemem.
  • حق به من بنمود پس پاداش کار ** وز صورهای عملها صد هزار
  • Hak bana işlerin mükâfat ve mücazaatını, amellerden yüz binlercesinin büründüğü suretleri gösterdi.
  • تو نشانی ده که من دانم تمام ** ماه را بر من نمی‏پوشد غمام‏
  • Ben bilirim ama sen de bir nişane ver. Ay, bulutla örtülse de bana gizli değildir” dedi.
  • گفت پس از گفت من مقصود چیست ** چون تو می‏دانی که آن چه بود چیست‏
  • Köle, mademki olanı, biteni olduğu gibi biliyorsun; beni söyletmeden kastın ne, deyince;
  • گفت شه حکمت در اظهار جهان ** آن که دانسته برون آید عیان‏
  • Padişah “ Dünyayı izhar etmekteki hikmet, Allah’ın ilmindekileri izhar etmektir.
  • آن چه می‏دانست تا پیدا نکرد ** بر جهان ننهاد رنج طلق و درد 995
  • Bildiğini izhar etmedikçe âlemdeki zahmet ve meşakkatleri belirtmez.