-
آن چه میدانست تا پیدا نکرد ** بر جهان ننهاد رنج طلق و درد 995
- Bildiğini izhar etmedikçe âlemdeki zahmet ve meşakkatleri belirtmez.
-
یک زمان بیکار نتوانی نشست ** تا بدی یا نیکیی از تو نجست
- Senden bir kötülük yahut iyilik meydana gelmeksizin hatta bir an bile duramazsın.
-
این تقاضاهای کار از بهر آن ** شد موکل تا شود سرت عیان
- Bu amelleri izhar etme zarureti, sırrının açığa çıkması içindir.
-
پس کلابهی تن کجا ساکن شود ** چون سر رشتهی ضمیرش میکشد
- Nasıl olur da ipliğin ucunu gönlün çekip durduğu halde iplik eğirme âletine benzeyen tenin işlemez?
-
تاسهی تو شد نشان آن کشش ** بر تو بیکاری بود چون جان کنش
- Tasalanman, dertlenmen; gönlünün o çekişine, isteğine alamettir. O işi yapmamak da sana açıkça can çekişmedir, ölümdür.
-
این جهان و آن جهان زاید ابد ** هر سبب مادر اثر از وی ولد 1000
- Bu âlem de daimî olarak doğurur, o âlem de. Her sebep anadır, eser çocuğunu meydana getirir.
-
چون اثر زایید آن هم شد سبب ** تا بزاید او اثرهای عجب
- Eser doğdu mu ondan da şaşılacak sebepler doğması için sebep haline gelir.
-
این سببها نسل بر نسل است لیک ** دیدهای باید منور نیک نیک
- Bu sebepler, nesilden nesile yürür gider. Fakat görmek için adamakıllı aydın bir göz lâzım dedi” dedi.
-
شاه با او در سخن اینجا رسید ** یا بدید از وی نشانی یا ندید
- Padişah, onunla konuşurken söz buraya gelince o köleden bir alâmet gördü mü, görmedi mi? Bilmem.
-
گر بدید آن شاه جویا دور نیست ** لیک ما را ذکر آن دستور نیست
- Hakikati arayan o padişahın, köleden bir nişan, bir alâmet görmesi, hiç de umulmayacak bir şey değil. Fakat gördüğünü söylemek için bize izin yok.