English    Türkçe    فارسی   

3
110-119

  • نه دهان دزدیدن امکان زان مهان ** نه دهان خوش کردن از دارودهان 110
  • O ulu meleklerden ne ağzını gizlemeye imkân var, ne güzel kokularla iyi bir hale getirmeye çare.
  • آب و روغن نیست مر روپوش را ** راه حیلت نیست عقل و هوش را
  • Mezara girene, onlara yaltaklanmak mümkün değil; akıl, fikir için hileye sapmaya yol yok!
  • چند کوبد زخمهای گرزشان ** بر سر هر ژاژخا و مرزشان
  • Saçma sapan söyleyen adamın başına gürzleri iner, pençeleri batar.
  • گرز عزرائیل را بنگر اثر ** گر نبینی چوب و آهن در صور
  • Azrail’in sopasını, demirini gözünle görmüyorsan gürzünün eserine bak!
  • هم بصورت می‌نماید گه گهی ** زان همان رنجور باشد آگهی
  • Bazı zamanlar suret bakımından da görünür de onun için yalnız hasta, bunu anlar, duyar.
  • گوید آن رنجور ای یاران من ** چیست این شمشیر بر ساران من 115
  • O hasta, dostlar, der; bu tepenin üstünde duran kılıç nedir ki?
  • ما نمی‌بینیم باشد این خیال ** چه خیالست این که این هست ارتحال
  • Dinleyenler de “Biz öyle bir şey görmüyoruz. Bu, hayalden ibaret” derler. Hâlbuki ne hayali? Göçme zamanı bu!
  • چه خیالست این که این چرخ نگون ** از نهیب این خیالی شد کنون
  • Ne hayali bu? Bu aşağılık felek bile bunun korkusuyla hayal haline geldi.
  • گرزها و تیغها محسوس شد ** پیش بیمار و سرش منکوس شد
  • Ölüm haline gelen hastanın önünde gürzlerle kılıçlar his âlemine girdiler.
  • او همی‌بیند که آن از بهر اوست ** چشم دشمن بسته زان و چشم دوست
  • O, bu kılıçların ona çekildiğini görür. Fakat ondan başka düşmanın gözü de bağlıdır, dostun gözü de…