-
ما چه خود را در سخن آغشتهایم ** کز حکایت ما حکایت گشتهایم
- Biz neye bu derece de söze daldık? Hikâye söyleyelim derken hikâye olduk gitti.
-
من عدم و افسانه گردم در حنین ** تا تقلب یابم اندر ساجدین
- Ben yokum zaten ağlayıp, ağlayıp sızlayarak masal oldum gitti… Bu suretle secde edenler arasına katılayım, onlarla beraber yuvarlanayım bari.
-
این حکایت نیست پیش مرد کار ** وصف حالست و حضور یار غار
- İş bilen, söz anlayan adama bu söz, hikâye değil. Hâlimi anlatıyorum ben, sevgilinin huzurundayım ben!
-
آن اساطیر اولین که گفت عاق ** حرف قرآن را بد آثار نفاق 1150
- Âsi, bunlar önce gelip geçenlere ait aslı yok masallar dedi ya… Kur’an hakkında söylenen bu söz, nifak eseridir.
-
لامکانی که درو نور خداست ** ماضی و مستقبل و حال از کجاست
- İçinde Allah nuru olan Lâmekân âleminde nerede geçmiş, nerede gelecek, nerede hâl,
-
ماضی و مستقبلش نسبت به تست ** هر دو یک چیزند پنداری که دوست
- Geçmiş, gelecek, sana göredir. Yoksa hakikatte ikisi de birdir. Fakat sen iki sanırsın.
-
یک تنی او را پدر ما را پسر ** بام زیر زید و بر عمرو آن زبر
- Bir adam, onun babasıdır, bizim oğlumuz, Zeydin altında olan dam, Amr’ın üstündedir.
-
نسبت زیر و زبر شد زان دو کس ** سقف سوی خویش یک چیزست بس
- Damın altta, üstte oluşu, o iki adama göredir. Hakikatteyse dam tek bir şeydir, işte o kadar!
-
نیست مثل آن مثالست این سخن ** قاصر از معنی نو حرف کهن 1155
- Bu söz, onun misli değildir, bir misaldir ancak. Eski harfler, yeni manayı ifade edemez ki.
-
چون لب جو نیست مشکا لب ببند ** بی لب و ساحل بدست این بحر قند
- Ey tulum, burası mademki ırmak kıyısı değil, ağzını kapat. Bu şeker denizinin ne kıyısı var, ne kenarı!
-
فرستادن فرعون به مداین در طلب ساحران
- Firavunun sihirbazları çağırtmak üzere şehirlere adam göndermesi