-
که دو مرد او را به تنگ آوردهاند ** آب رویش پیش لشکر بردهاند
- İki adam, onu sıkıştırmış, ordusunun önünde şerefine, haysiyetine dokunmuş.
-
نیست با ایشان سلاح و لشکری ** جز عصا و در عصا شور و شری
- Onların ne silâhları var, ne askerleri. Bir tek asaları var ama o asa da kıyametler koparıyormuş.
-
تو جهان راستان در رفتهای ** گرچه در صورت به خاکی خفتهای
- Sen zahiren toprakta yatıp uyuyorsun ama hakikatte doğrular ülkesine gitmişsin.
-
آن اگر سحرست ما را ده خبر ** ور خدایی باشد ای جان پدر 1180
- Eğer onların yaptıkları sihirse bize haber ver. Canım babacığımız, onlar Allah eriyse, yaptıkları iş Allah’tansa yine bildir.
-
هم خبر ده تا که ما سجده کنیم ** خویشتن بر کیمیایی بر زنیم
- De onlara uyalım, secde edelim, kendimizi bir kimyaya atalım (da halis altın olalım).
-
ناامیدانیم و اومیدی رسید ** راندگانیم و کرم ما را کشید
- Ümidi kesilmiş biçareleriz. Bize bir ümit ver Allah tapısından sürülmüşleriz, bizi o tapıya yine onun keremi çekti” diye yalvardılar.
-
جواب گفتن ساحر مرده با فرزندان خود
- Ölmüş büyücünün oğullarına cevap vermesi
-
گفتشان در خواب کای اولاد من ** نیست ممکن ظاهر این را دم زدن
- Babaları, onlara rüyalarında dedi ki: “Oğullarım, bunu açıkça söylemeye imkân yok.
-
فاش و مطلق گفتنم دستور نیست ** لیک راز از پیش چشمم دور نیست
- Apaçık ve olduğu gibi söylememe izin yok. Ama bu sır, uzak değil gözümün önünde.
-
لیک بنمایم نشانی با شما ** تا شود پیدا شما را این خفا 1185
- Size bir nişane göstereyim de gizli şey aşikâr olsun.
-
نور چشمانم چو آنجا گه روید ** از مقام خفتنش آگه شوید
- Gözlerimin nurları, oraya varın da onun uyumakta olduğu yeri anlayın.