-
اتفاق افتاد کان روز ورود ** موسی اندر زیر نخلی خفته بود
- Onların Mısır’a geldikleri gün de Musa, tesadüfen bir hurma ağacının altında uyumaktaydı.
-
پس نشان دادندشان مردم بدو ** که برو آن سوی نخلستان بجو
- Sordukları adamlar onlara “Varın hurmalıkta arayın” dediler.
-
چون بیامد دید در خرمابنان ** خفتهای که بود بیدار جهان 1220
- Hurmalığa geldikleri zaman bir de baktılar ki hurma fidanlarının dibinde bir uyuyan var, fakat cihanın uyanığı!
-
بهر نازش بسته او دو چشم سر ** عرش و فرشش جمله در زیر نظر
- Naz ederek baş gözlerini yummuş ama arş da gözlerinin önünde, ferş de!
-
ای بسا بیدارچشم و خفتهدل ** خود چه بیند دید اهل آب و گل
- Gözleri açık, fakat gönlü uykuda nice adamlar var… Zaten su ve toprak ehli olanın gözü ne görebilir ki?
-
آنک دل بیدار دارد چشم سر ** گر بخسپد بر گشاید صد بصر
- Fakat gönlü uyanık olanın baş gözü uyusa bile gönlünde yüzlerce göz açılır.
-
گر تو اهل دل نهای بیدار باش ** طالب دل باش و در پیکار باش
- Gönül ehli değilsen uyanık ol, uyuma. Bir gönül iste, mücadeleye giriş.
-
ور دلت بیدار شد میخسپ خوش ** نیست غایب ناظرت از هفت و شش 1225
- Gönlün uyandı mı güzelce uyu. Gayri gözünden ne yedi kat gök kaybolur, ne altı cihet!
-
گفت پیغامبر که خسپد چشم من ** لیک کی خسپد دلم اندر وسن
- Peygamber, “Gözüm uyur ama kalbim nasıl uyur, buna imkân mı var?” dedi.
-
شاه بیدارست حارس خفته گیر ** جان فدای خفتگان دلبصیر
- Bekçi farz et ki uyumuş fakat padişah uyanık ya. Gönül gözleri açık olduğu halde uyuyanlara can feda!