-
روی با اطلال کرده ظاهرا ** او کرا میگوید آن مدحت کرا
- Zahiren çadır yerlerinde kalan süprüntülere, çerçöpe yüz tutar, onlara hitap eder ama kimi övüyor, kimi?
-
شکر طوفان را کنون بگماشتی ** واسطهی اطلال را بر داشتی
- Şükrolsun tufan gönderdin de o süprüntüleri, o yapı bakiyelerini ortadan kaldırdın.
-
زانک اطلال لیم و بد بدند ** نه ندایی نه صدایی میزدند
- Çünkü onlar kötü ve aşağılık binalardı, kötü ve aşağılık yığınlardı. Bize ne sesleniyorlar, ne sesimize karşılık veriyorlardı!
-
من چنان اطلال خواهم در خطاب ** کز صدا چون کوه واگوید جواب
- Ben öyle yapılar isterim ki onlara hitap edince dağ gibi sesime ses versinler,
-
تا مثنا بشنوم من نام تو ** عاشقم برنام جان آرام تو 1350
- De adını iki kere duyayım. Ben canıma can olan, ruhuma istirahat veren adına âşığım.
-
هرنبی زان دوست دارد کوه را ** تا مثنا بشنود نام ترا
- Her peygamber, senin adını iki kere duysun diye dağı sever.
-
آن که پست مثال سنگ لاخ ** موش را شاید نه ما را در مناخ
- O alçak ve taşlık dağ, farenin, yurdu olmaya lâyıktır, bizim yurdumuz değil!
-
من بگویم او نگردد یار من ** بی صدا ماند دم گفتار من
- Ben söyleyeyim de o bana yâr olmasın, sözlerim cevapsız kalsın, sesime ses bile vermesin ha!
-
با زمین آن به که هموارش کنی ** نیست همدم با قدم یارش کنی
- Öyle dağı yerle yeksan etmek… İnsana hemdem olmadığından onu ayaklar altına atıp ezmek daha iyi!
-
گفت ای نوح ار تو خواهی جمله را ** حشر گردانم بر آرم از ثری 1355
- Allah: “Ey Nuh, eğer istiyorsan bütün boğulanları yeniden ve tekrar dirilteyim, yeryüzüne getireyim.