-
آن یکی را یار پیش خود نشاند ** نامه بیرون کرد و پیش یار خواند
- Sevgili âşıklarından birisini huzuruna çağırdı. Âşık aşk mektubunu çıkarıp sevgilisinin huzurunda okumaya başladı.
-
بیتها در نامه و مدح و ثنا ** زاری و مسکینی و بس لابهها
- Mektupta beyitler, övüşler, ihtiyaç ve âciz yoksulluk… Birçok lâflar vardı.
-
گفت معشوق این اگر بهر منست ** گاه وصل این عمر ضایع کردنست
- Mâşuk dedi ki: “Eğer bu okuma, benim içinse vuslat zamanı ömür zayi etmektir bu!
-
من به پیشت حاضر و تو نامه خوان ** نیست این باری نشان عاشقان
- Ben yanımdayım, sen mektup okuyorsun. Bu âşıklık alâmeti değil ki!”
-
گفت اینجا حاضری اما ولیک ** من نمییایم نصیب خویش نیک 1410
- Âşık dedi ki: “Doğru, sen buradasın ama ben, istediğim zevki, istediğim gibi bulamıyorum ki,
-
آنچ میدیدم ز تو پارینه سال ** نیست این دم گرچه میبینم وصال
- Geçen yıl senden aldığım zevki, şimdi vuslatına erişmiş olduğum halde alamıyorum.
-
من ازین چشمه زلالی خوردهام ** دیده و دل ز آب تازه کردهام
- Ben bu kaynaktan arı, duru su içtim, o suyla gözümü de yeniledim, gönlümü de.
-
چشمه میبینم ولیکن آب نی ** راه آبم را مگر زد رهزنی
- Şimdi kaynağı görüyorum ama su yok. Yoksa suyolumu birisi mi kesti” dedi.
-
گفت پس من نیستم معشوق تو ** من به بلغار و مرادت در قتو
- Mâşuk dedi ki: “Şu halde ben, senin sevgilin değilim. Ben Bulgar Türküyüm, sen Katu Türkü istiyorsun.
-
عاشقی تو بر من و بر حالتی ** حالت اندر دست نبود یا فتی 1415
- Sen bana değil, bir hale âşıksın. Fakat yiğidim, hal elde kalmaz ki.