-
گفت اینجا حاضری اما ولیک ** من نمییایم نصیب خویش نیک 1410
- Âşık dedi ki: “Doğru, sen buradasın ama ben, istediğim zevki, istediğim gibi bulamıyorum ki,
-
آنچ میدیدم ز تو پارینه سال ** نیست این دم گرچه میبینم وصال
- Geçen yıl senden aldığım zevki, şimdi vuslatına erişmiş olduğum halde alamıyorum.
-
من ازین چشمه زلالی خوردهام ** دیده و دل ز آب تازه کردهام
- Ben bu kaynaktan arı, duru su içtim, o suyla gözümü de yeniledim, gönlümü de.
-
چشمه میبینم ولیکن آب نی ** راه آبم را مگر زد رهزنی
- Şimdi kaynağı görüyorum ama su yok. Yoksa suyolumu birisi mi kesti” dedi.
-
گفت پس من نیستم معشوق تو ** من به بلغار و مرادت در قتو
- Mâşuk dedi ki: “Şu halde ben, senin sevgilin değilim. Ben Bulgar Türküyüm, sen Katu Türkü istiyorsun.
-
عاشقی تو بر من و بر حالتی ** حالت اندر دست نبود یا فتی 1415
- Sen bana değil, bir hale âşıksın. Fakat yiğidim, hal elde kalmaz ki.
-
پس نیم کلی مطلوب تو من ** جزو مقصودم ترا اندرز من
- Senin tamamıyla istediğin ben değilim. Âlemde istediğin şeyin bir kısımcağızı da ben de var.
-
خانهی معشوقهام معشوق نی ** عشق بر نقدست بر صندوق نی
- Sevgilin değilim, sevgilinin eviyim. Hâlbuki aşk, peşindir, eldedir; sandıkta değil!
-
هست معشوق آنک او یکتو بود ** مبتدا و منتهاات او بود
- Sevgili, tek olan sevgiliye derler. Gelişin de ondandır, sonuncu gidişin de ona!
-
چون بیابیاش نمانی منتظر ** هم هویدا او بود هم نیز سر
- Onu buldun mu başkasını beklemezsin gayri. Ortada görünüp duran da odur, gizli olan da o!