-
عاشقی تو بر من و بر حالتی ** حالت اندر دست نبود یا فتی 1415
- Sen bana değil, bir hale âşıksın. Fakat yiğidim, hal elde kalmaz ki.
-
پس نیم کلی مطلوب تو من ** جزو مقصودم ترا اندرز من
- Senin tamamıyla istediğin ben değilim. Âlemde istediğin şeyin bir kısımcağızı da ben de var.
-
خانهی معشوقهام معشوق نی ** عشق بر نقدست بر صندوق نی
- Sevgilin değilim, sevgilinin eviyim. Hâlbuki aşk, peşindir, eldedir; sandıkta değil!
-
هست معشوق آنک او یکتو بود ** مبتدا و منتهاات او بود
- Sevgili, tek olan sevgiliye derler. Gelişin de ondandır, sonuncu gidişin de ona!
-
چون بیابیاش نمانی منتظر ** هم هویدا او بود هم نیز سر
- Onu buldun mu başkasını beklemezsin gayri. Ortada görünüp duran da odur, gizli olan da o!
-
میر احوالست نه موقوف حال ** بندهی آن ماه باشد ماه و سال 1420
- O hallere sahip bir hâkimdir, mahkûm değil. Aylar, yıllar, o ay yüzlünün kuludur, kölesidir.
-
چون بگوید حال را فرمان کند ** چون بخواهد جسمها را جان کند
- Dilerse söyler, hâle ferman eder… Dilerse hükmeder, cisimleri can haline getirir.
-
منتها نبود که موقوفست او ** منتظر بنشسته باشد حالجو
- Bekleyip duran, oturup hal arayan, hal bekleyen kişi, işin sonuna varmış değildir.
-
کیمیای حال باشد دست او ** دست جنباند شود مس مست او
- Sona varan kişinin eli, hal kimyasıdır, elini oynattı mı bakır, sarhoş bir hale gelir, altın olur.
-
گر بخواهد مرگ هم شیرین شود ** خار و نشتر نرگس و نسرین شود
- Dilerse söyler, hale ferman eder… Dilerse, hükdiken ve neşter, nerkis ve ağustos gülü kesilir.