-
هست معشوق آنک او یکتو بود ** مبتدا و منتهاات او بود
- Sevgili, tek olan sevgiliye derler. Gelişin de ondandır, sonuncu gidişin de ona!
-
چون بیابیاش نمانی منتظر ** هم هویدا او بود هم نیز سر
- Onu buldun mu başkasını beklemezsin gayri. Ortada görünüp duran da odur, gizli olan da o!
-
میر احوالست نه موقوف حال ** بندهی آن ماه باشد ماه و سال 1420
- O hallere sahip bir hâkimdir, mahkûm değil. Aylar, yıllar, o ay yüzlünün kuludur, kölesidir.
-
چون بگوید حال را فرمان کند ** چون بخواهد جسمها را جان کند
- Dilerse söyler, hâle ferman eder… Dilerse hükmeder, cisimleri can haline getirir.
-
منتها نبود که موقوفست او ** منتظر بنشسته باشد حالجو
- Bekleyip duran, oturup hal arayan, hal bekleyen kişi, işin sonuna varmış değildir.
-
کیمیای حال باشد دست او ** دست جنباند شود مس مست او
- Sona varan kişinin eli, hal kimyasıdır, elini oynattı mı bakır, sarhoş bir hale gelir, altın olur.
-
گر بخواهد مرگ هم شیرین شود ** خار و نشتر نرگس و نسرین شود
- Dilerse söyler, hale ferman eder… Dilerse, hükdiken ve neşter, nerkis ve ağustos gülü kesilir.
-
آنک او موقوف حالست آدمیست ** کو بحال افزون و گاهی در کمیست 1425
- Hâle mahkûm olansa hal gelince derecesi artan, halsiz kalınca rütbesi eksilen bir adamdır.
-
صوفی ابن الوقت باشد در منال ** لیک صافی فارغست از وقت و حال
- Hulâsa sofi “İbn-al vakit” tir, fakat vakitten de kurtulmuştur, halden de.
-
حالها موقوف عزم و رای او ** زنده از نفخ مسیحآسای او
- Haller, onun azmine onun reyine mahkûmdur. Haller, onun Mesih’in nefesine benzeyen nefesleriyle diridir.