-
با چنان عزی و نازی کاندروست ** که گزیدستش عنایتهای دوست
- Yine de bu kadar yüceliğe, bu kadar naz ü naime sahip olduğu, dostun inayetleri onu seçmiş olduğu halde çalışıyor.
-
معجزاتش بی شمار و بی عدد ** موج بخشایش مدد اندر مدد
- Mucizelerin haddi, hesabı yok, ona ihsan dalgaları, birbiri üstüne gelip duruyor.
-
هیچ کس را خود ز آدم تا کنون ** کی بدست آواز صد چون ارغنون 1470
- Âdem Peygamber’den bu zamana kadar öyle güzel sesli kimse gelmedi.
-
که بهر وعظی بمیراند دویست ** آدمی را صوت خوبش کرد نیست
- Her vaazında iki yüz kişi ölmekte… Güzel sesi insanları candan etmekte.
-
شیر و آهو جمع گردد آن زمان ** سوی تذکیرش مغفل این از آن
- Aslanlar, ceylânlar vaazına gelmekte… Ne onun bundan haberi var, ne bunun ondan!
-
کوه و مرغان همرسایل با دمش ** هردو اندر وقت دعوت محرمش
- Sesine dağlar da ses veriyor, kuşlarda. Onun davetine ikisi de mahrem.
-
این و صد چندین مرورا معجزات ** نور رویش بی جهان و در جهات
- Onun, bunun gibi ve daha buna benzer yüzlerce mucizeleri var. Yüzünün nuru, cihetlere sığmıyor, bütün cihetleri de kaplamış.
-
با همه تمکین خدا روزی او ** کرده باشد بسته اندر جست و جو 1475
- Bunca yücelikle beraber Allah, onun bile rızkını çalışmadan vermiyor. Rızıklanması çalışmasına bağlı.
-
بی زرهبافی و رنجی روزیش ** مینیاید با همه پیروزیش
- Bunca yüceliğine rağmen zırh yapmadıkça, zahmet çekmedikçe rızkı gelmiyor.
-
این چنین مخذول واپس ماندهای ** خانه کنده دون و گردونراندهای
- Hâlbuki sen böyle bayağı ve perişan bir halde kalmış, evinin bucağına kapanmış, felekzede olmuş gitmişsin.