-
ور همه گویند او را گمرهی ** کوه پنداری و تو برگ کهی
- Yahut herkes “Sen yol azıtmışsın, kendini dağ sanıyorsun ama bir saman çöpüsün sen” dese,
-
او نیفتد در گمان از طعنشان ** او نگردد دردمند از ظعنشان
- Onların kınamasına aldırış etmez, onların kininden, hasedinden dertlenmez.
-
بلک گر دریا و کوه آید بگفت ** گویدش با گمرهی گشتی تو جفت 1520
- Hatta dağla deniz bile söze gelse de “Sen sapıklıkla eş olmuşsun” dese,
-
هیچ یک ذره نیفتد در خیال ** یا به طعن طاعنان رنجورحال
- Bir zerre bile hayale düşmez, azıcık olsun kınayanların kınamasından elem duymaz.
-
مثال رنجور شدن آدمی بوهم تعظیم خلق و رغبت مشتریان بوی و حکایت معلم
- Halkın ululaması ve alıcıların rağbeti yüzünden bir adamın hastalanması ve bir muallimin hikâyesi
-
کودکان مکتبی از اوستاد ** رنج دیدند از ملال و اجتهاد
- Bir mektebin talebesi, hocalarından bıkmışlar, çalışıp çabalamadan usanmışlardı.
-
مشورت کردند در تعویق کار ** تا معلم در فتد در اضطرار
- Ne yapıp yaparak bir iş becermek, bu suretle de muallimi derde düşürmek için birbirleriyle görüşüp danıştılar.
-
چون نمیآید ورا رنجوریی ** که بگیرد چند روز او دوریی
- “Hoca hiç hastalanmıyor ki birkaç günceğiz olsun mektebe gelmesin de rahat kalalım;
-
تا رهیم از حبس و تنگی و ز کار ** هست او چون سنگ خارا بر قرار 1525
- Bu hapisten, bu darlıktan, bu çalışıp çabalamadan kurtulalım. Mermer kaya gibi yerinde durup duruyor” dediler.
-
آن یکی زیرکتر این تدبیر کرد ** که بگوید اوستا چونی تو زرد
- İçlerinden birisi, en zekileriydi. Bir tedbir düşündü. “Hocam, nasılsın, neden böyle benzin sararmış?
-
خیر باشد رنگ تو بر جای نیست ** این اثر یا از هوا یا از تبیست
- Hayrola, rengin kaçmış senin… Bu ya hava çarpmasından, ya sıtmadan derim.