-
هم عرق کرده ز بسیاری لحاف ** سر ببسته رو کشیده در سجاف
- Fazla örtündüğü, başını bağladığı, yüzünü kapattığı için kan-tere batmış.
-
آه آهی میکند آهسته او ** جملگان گشتند هم لا حولگو 1600
- Hafif hafif ah etmekte. Hepsi Lâ havle demeye başladılar.
-
خیر باشد اوستاد این درد سر ** جان تو ما را نبودست زین خبر
- “Hayrola hocam, bu baş ağrısı ne? Allah sağlık versin, vallahi hiç haberimiz yok” dediler.
-
گفت من هم بیخبر بودم ازین ** آگهم مادر غران کردند هین
- Hoca” Benim de haberim yoktu. Bu kahpe oğulları haber verdiler işte,
-
من بدم غافل بشغل قال و قیل ** بود در باطن چنین رنجی ثقیل
- Ben çalışıp çabalıyor, kıyl ü kaalle meşgul bulunuyordum, haberim bile yoktu. Meğerse içimde dehşetli bir hastalık varmış” dedi.
-
چون بجد مشغول باشد آدمی ** او ز دید رنج خود باشد عمی
- İnsan, bir işe ciddiyetle koyuldu mu hastalığını göremez, körleşir.
-
از زنان مصر یوسف شد سمر ** که ز مشغولی بشد زیشان خبر 1605
- Mısır kadınları da Yusuf’un güzelliğine daldılar, haberleri bile olmadı da,
-
پاره پاره کرده ساعدهای خویش ** روح واله که نه پس بیند نه پیش
- Ellerini, bileklerini paramparça ettiler. Hayrete düşen ruh, ne önü görür, ne ardı!
-
ای بسا مرد شجاع اندر حراب ** که ببرد دست یا پایش ضراب
- Nice babayiğit erler vardır ki savaşta elleri, ayakları kesilir de,
-
او همان دست آورد در گیر و دار ** بر گمان آنک هست او بر قرار
- Yine savaştan el çekmez, kendini sağlam sanırlar.