-
گفت من هم بیخبر بودم ازین ** آگهم مادر غران کردند هین
- Hoca” Benim de haberim yoktu. Bu kahpe oğulları haber verdiler işte,
-
من بدم غافل بشغل قال و قیل ** بود در باطن چنین رنجی ثقیل
- Ben çalışıp çabalıyor, kıyl ü kaalle meşgul bulunuyordum, haberim bile yoktu. Meğerse içimde dehşetli bir hastalık varmış” dedi.
-
چون بجد مشغول باشد آدمی ** او ز دید رنج خود باشد عمی
- İnsan, bir işe ciddiyetle koyuldu mu hastalığını göremez, körleşir.
-
از زنان مصر یوسف شد سمر ** که ز مشغولی بشد زیشان خبر 1605
- Mısır kadınları da Yusuf’un güzelliğine daldılar, haberleri bile olmadı da,
-
پاره پاره کرده ساعدهای خویش ** روح واله که نه پس بیند نه پیش
- Ellerini, bileklerini paramparça ettiler. Hayrete düşen ruh, ne önü görür, ne ardı!
-
ای بسا مرد شجاع اندر حراب ** که ببرد دست یا پایش ضراب
- Nice babayiğit erler vardır ki savaşta elleri, ayakları kesilir de,
-
او همان دست آورد در گیر و دار ** بر گمان آنک هست او بر قرار
- Yine savaştan el çekmez, kendini sağlam sanırlar.
-
خود ببیند دست رفته در ضرر ** خون ازو بسیار رفته بیخبر
- Fakat sonradan görür ki el kesilmiş, bir hayli de kan akmış da haberi bile yok!
-
در بیان آنک تن روح را چون لباسی است و این دست آستین دست روحست واین پای موزهی پای روحست
- Ten, ruhun elbisesine benzer, bu el de ruhun elinin yenidir, bu ayak da ruhun ayağına giydiği mesttir
-
تا بدانی که تن آمد چون لباس ** رو بجو لابس لباسی را ملیس 1610
- Bil ki bu ten, elbiseye benzer. Yürü, bu elbiseyi giyeni ara, elbiseye sürünüp durma.
-
روح را توحید الله خوشترست ** غیر ظاهر دست و پای دیگرست
- Ruha Allah’ı tevhit etmek hoş gelir. Görünmeyen bir başka el, ayak var.