English    Türkçe    فارسی   

3
1642-1651

  • باد پر را هر طرف راند گزاف ** گه چپ و گه راست با صد اختلاف
  • Rüzgâr, tüyü her tarafa uçurur, gâh sola, gâh sağa götürür durur.” denmektedir.
  • در حدیث دیگر این دل دان چنان ** کب جوشان ز آتش اندر قازغان
  • Başka bir hadiste de denmiştir ki: “ Bu gönlü ateş üstündeki kazanda kaynayan bir su bil!”
  • هر زمان دل را دگر رایی بود ** آن نه از وی لیک از جایی بود
  • Gönlün her an başka bir dileği vardır. Fakat bu dilek kendisinden değildir, başka bir yerdendir.
  • پس چرا آمن شوی بر رای دل ** عهد بندی تا شوی آخر خجل 1645
  • Şu halde gönlün reyine, gönlün dileğine neden emin olur da ahdeder, sonunda da pişman olur, nedamete düşersin?
  • این هم از تاثیر حکمست و قدر ** چاه می‌بیینی و نتوانی حذر
  • Fakat bu yine de Allah’ın hükmündendir. Allah’ın takdiridir. Kuyuyu görürsün de çekinmeye kudretin olmaz.
  • نیست خود ازمرغ پران این عجب ** که نبیند دام و افتد در عطب
  • Uçan kuşun tuzağı görmeyip hapse düşmesine taaccüp edilmez ki.
  • این عجب که دام بیند هم وتد ** گر بخواهد ور نخواهد می‌فتد
  • Şaşılacak şey şudur: Hem tuzağı görür, hem mıhı görür de yine sonunda ister istemez o tuzağa düşer!
  • چشم باز و گوش باز و دام پیش ** سوی دامی می‌پرد با پر خویش
  • Gözü açık kulağı açık, tuzak önde… Yine de kendi kanadıyla tuzağa doğru uçar!
  • تشبیه بند و دام قضا به صورت پنهان به اثر پیدا
  • Kaza ve kader tuzağının eseri görünen, kendisi görünmeyen bir şeye benzemesi
  • بینی اندر دلق مهتر زاده‌ای ** سر برهنه در بلا افتاده‌ای 1650
  • Bir kişizade görürsün… Çula, çuvala bürünmüş, baş açık, belâlara uğramış.
  • در هوای نابکاری سوخته ** اقمشه و املاک خود بفروخته
  • Bir kahpenin sevdasıyla yanıp tutuşuyor. Elbiselerini, malını, mülkünü sarmış.