-
نیست خود ازمرغ پران این عجب ** که نبیند دام و افتد در عطب
- Uçan kuşun tuzağı görmeyip hapse düşmesine taaccüp edilmez ki.
-
این عجب که دام بیند هم وتد ** گر بخواهد ور نخواهد میفتد
- Şaşılacak şey şudur: Hem tuzağı görür, hem mıhı görür de yine sonunda ister istemez o tuzağa düşer!
-
چشم باز و گوش باز و دام پیش ** سوی دامی میپرد با پر خویش
- Gözü açık kulağı açık, tuzak önde… Yine de kendi kanadıyla tuzağa doğru uçar!
-
تشبیه بند و دام قضا به صورت پنهان به اثر پیدا
- Kaza ve kader tuzağının eseri görünen, kendisi görünmeyen bir şeye benzemesi
-
بینی اندر دلق مهتر زادهای ** سر برهنه در بلا افتادهای 1650
- Bir kişizade görürsün… Çula, çuvala bürünmüş, baş açık, belâlara uğramış.
-
در هوای نابکاری سوخته ** اقمشه و املاک خود بفروخته
- Bir kahpenin sevdasıyla yanıp tutuşuyor. Elbiselerini, malını, mülkünü sarmış.
-
خان و مان رفته شده بدنام و خوار ** کام دشمن میرود ادبیروار
- Elindeki, avucundaki gitmiş, adı kötüye çıkmış hor hakir bir hale gelmiş, düşmanlarının isteği gibi tepesi üstüne yuvarlanıp gidiyor!
-
زاهدی بیند بگوید ای کیا ** همتی میدار از بهر خدا
- Adamcağız bir zahit gördü mü “Ey ulu, Allah için bana bir himmet et.
-
کاندرین ادبار زشت افتادهام ** مال و زر و نعمت از کف دادهام
- Bu aşağılık ve kötü sevdaya düştüm, elimdeki maldan, altından, nimetten oldum.
-
همتی تا بوک من زین وا رهم ** زین گل تیره بود که بر جهم 1655
- Bir himmet et, belki bu dertten kurtulur, bu kara balçıktan sıçrar, çıkarmı der”.
-
این دعا میخواهد او از عام و خاص ** کالخلاص و الخلاص و الخلاص
- Halktan da dua etmelerini istemektedir. İleri gelenlerden de..“ Aman, beni kurtarın, kurtarın, kurtarın!” demektedir.