-
گفت او را ای عدو جان خویش ** در عریشم آمده سر کرده پیش
- Şeyh ona “Ey canının düşmanı, neden böyle küstahlık edip yanıma geldin?
-
این چراکردی شتاب اندر سباق ** گفت از افراط مهر و اشتیاق
- Neden izinsiz içeri girdin?” dedi. Adam, “ Sevgimden fazla iştiyakımdan” deyince,
-
پس تبسم کرد و گفت اکنون بیا ** لیک مخفی دار این را ای کیا
- Şeyh gülümsedi de dedi ki: “Öyleyse gel… Fakat ey ulu kişi, bunu gizle.
-
تا نمیرم من مگو این با کسی ** نه قرینی نه حبیبی نه خسی
- Ben ölmeden ne bir dosta, ne bir sevgiliye ne de bir aşağılık kişiye, hiç ama hiç kimseye söyleme!
-
بعد از آن قومی دگر از روزنش ** مطلع گشتند بر بافیدنش 1710
- Bundan sonra bir bölük halk onu iki elle zembili örerken penceresinden gördüler.
-
گفت حکمت را تو دانی کردگار ** من کنم پنهان تو کردی آشکار
- Şeyh, “Yarabbi, hikmetini sen bilirsin. Ben gizliyorum, sen aşikâr ediyorsun” dedi.
-
آمد الهامش که یکچندی بدند ** که درین غم بر تو منکر میشدند
- Ona şöyle ilham geldi. “ Birkaç kişi, senin elinin kesik olması kınadılar, sana münkir oldular.
-
که مگر سالوس بود او در طریق ** که خدا رسواش کرد اندر فریق
- O herhalde yolda yalancıydı ki Allah, onu bu, taife arasında rüsvay etti dediler.
-
من نخواهم کان رمه کافر شوند ** در ضلالت در گمان بد روند
- Ben onların kâfir olmasını, bu azgınlıkla, bu sapıklıkla, bu kötü şüpheyle geçip gitmelerini istemem.
-
این کرامت را بکردیم آشکار ** که دهیمت دست اندر وقت کار 1715
- Ben de şu kerameti aşikâr ettim, iş işlediğin vakit sana iki el ihsan ettiğimi gösterdim.