-
مرد بینا دید عرض راه را ** پس بداند او مغاک و چاه را 1740
- Fakat gören kişi yolun enini, boyunu görür, çukuru, kuyuyu bilir.
-
پا و زانواش نلرزد هر دمی ** رو ترش کی دارد او از هر غمی
- Her adımda ayakları, dizleri titremez. Her dertten yüzünü ekşitir mi ki?
-
خیز فرعونا که ما آن نیستیم ** که بهر بانگی و غولی بیستیم
- Sihirbazlar, “Ey firavun, halk, biz, her sesten, her gulyabaniden ürküp duracak adam değiliz.
-
خرقهی ما را بدر دوزنده هست ** ورنه ما را خود برهنهتر به است
- Bizim hırkamızı yırt, onu diken var… Olmasa bile çıplak olmamız daha iyi.
-
بی لباس این خوب را اندر کنار ** خوش در آریم ای عدو نابکار
- Bu güzeli çıplak olarak koçmamız daha hoş. A bir işe yaramaz, bir şey beceremez düşman!
-
خوشتر از تجرید از تن وز مزاج ** نیست ای فرعون بی الهام گیج 1745
- Tenden mizaçtan soyunmaktan daha hoş bir şey yoktur, a ilhama mazhar olmayan sersem Firavun!” dediler.
-
حکایت استر پیش شتر کی من بسیار در رو میافتم و تو نمیافتی الا به نادر
- Devenin önünde giden katırın “Ben yol yürürken ikide bir yüzüstü kapanıyorum, sense pek nadir düşüyorsun” diye şikâyet etmesi
-
گفت استر با شتر کای خوش رفیق ** در فراز و شیب و در راه دقیق
- Katırın biri deveye “Arkadaş, yokuş olsun, iniş olsun en dar yolda bile,
-
تو نه آیی در سر و خوش میروی ** من همیآیم بسر در چون غوی
- Sen güzelce gidiyor, hiç kapaklanmıyorsun. Bense durmadan tepesi üstü düşüp duruyorum.
-
من همیافتم برو در هر دمی ** خواه در خشکی و خواه اندر نمی
- Yol ister kuru olsun, ister balçık… Daima yüzüstü kapaklanıyorum.
-
این سبب را باز گو با من که چیست ** تا بدانم من که چون باید بزیست
- Bunun sebebi ne? Bana bir söyle de ne yapmalı, nasıl etmeli anlayayım” dedi.