Yüce bir dağın başına çıktım mı en son çukuru bile görürüm.
پس همه پستی و بالایی راه ** دیدهام را وا نماید هم اله
Allah, bütün inişleri çıkışları özüme gösterir.
هر قدم من از سر بینش نهم ** از عثار و اوفتادن وا رهم
Her adımımı nereye atacaksam görür de öyle atarım. Bu yüzden de sürçmekten, düşmekten kurtulurum.
تو ببینی پیش خود یک دو سه گام ** دانه بینی و نبینی رنج دام
Sense iki üç adım ötesini görmezsin. Taneyi görürsün de tuzağı görmezsin.
یستوی الاعمی لدیکم والبصیر ** فی المقام و النزول والمسیر1755
Konak, iniş ve yürüyüş yerlerinde hiç körle gözlü bir olur mu?
چون جنین را در شکم حق جان دهد ** جذب اجزا در مزاج او نهد
Allah, ana karnında ki çocuğa can verdi mi mizacına vücudunu kuvvetlendirecek cüzüleri çekmek kabiliyetini verir.
از خورش او جذب اجزا میکند ** تار و پود جسم خود را میتند
Yediği şeylerle bu cüzüleri çeker, bu suretle de cisminin nescini dokur durur.
تا چهل سالش بجذب جزوها ** حق حریصش کرده باشد در نما
Allah, insana kırk yaşına kadar bu cüzüleri çekme kabiliyetini, bu hırsı verir, o da kendisini yetiştirir büyür, gelişir, kuvvetlenir.
جذب اجزا روح را تعلیم کرد ** چون نداند جذب اجزا شاه فرد
Ruha, cüzüleri çekmeyi öğreten o tek padişah, nasıl olur da cesedin cüzüleri bir araya getirmeyi bilmez?
جامع این ذرهها خورشید بود ** بی غذا اجزات را داند ربود1760
Bu ruh zerrelerini bir araya toplayan, sana hayat kabiliyetini veren güneş, gıda vasıtasıyla olmaksızın da varlığının zerrelerini toplayıp bir araya getirmeyi bilir.