-
حلق بخشد جسم را و روح را ** حلق بخشد بهر هر عضوت جدا
- Allah, cisme de boğaz verir, ruha da. Her uzvuna ayrı, ayrı boğaz bağışlar.
-
این گهی بخشد که اجلالی شوی ** وز دغا و از دغل خالی شوی
- Fakat bu ihsanı, kendini ululuğa verdiğin, kötülükten ve hileden arındığın vakit yapar da
-
تا نگویی سر سلطان را به کس ** تا نریزی قند را پیش مگس 20
- Sen de padişahın sırrını kimseye söylemez, şekeri sineğe sunamazsın.
-
گوش آنکس نوشد اسرار جلال ** کو چو سوسن صدزبان افتاد و لال
- Ululuk şarabını o adamın kulağı içer ki sûsen gibi yüzlerce dili olduğu halde dilsizdir.
-
حلق بخشد خاک را لطف خدا ** تا خورد آب و بروید صد گیا
- Allah’ın lütfu, su içsin de yüzlerce ot bitirsin diye toprağa da boğaz ihsan eder.
-
باز خاکی را ببخشد حلق و لب ** تا گیاهش را خورد اندر طلب
- Sonra topraktan yaratılan mahlûklara boğaz verir, dudak verir... Onlar da arayıp topraktan biten otları otlarlar.
-
چون گیاهش خورد حیوان گشت زفت ** گشت حیوان لقمهی انسان و رفت
- Hayvan, ot yedi de semirdi mi... insana gıda olur, ortadan kalkar.
-
باز خاک آمد شد اکال بشر ** چون جدا شد از بشر روح و بصر 25
- Fakat toprak da, ruh çıktı, insan görüşten ayrıldı mı insanı yiyip sömürür.
-
ذرهها دیدم دهانشان جمله باز ** گر بگویم خوردشان گردد دراز
- Zerreler gördüm: Hepsi ağızlarını açmışlar, gıdalarını söylesem söz uzar gider.
-
برگها را برگ از انعام او ** دایگان را دایه لطف عام او
- Yaprakların gıdası onun kereminden… Dallara dadı, onun umumi ve şâmil lütfu.