English    Türkçe    فارسی   

3
1806-1815

  • جهد بنماید ازین سو بهر پند ** چون نشد گوید خدایا در مبند
  • Bu yüzden halka usanmadan öğüt verirler. Halk, öğütlerini kabul etmedi mi, “ Yarabbi, sen bunlara acı sen kapını kapama “ derler.
  • رحمت جزوی بود مر عام را ** رحمت کلی بود همام را
  • Halkın mazhar olduğu rahmet, cüz’i rahmettir. Fakat himmet sahibi er, külli rahmete mazhardır.
  • رحمت جزوش قرین گشته بکل ** رحمت دریا بود هادی سبل
  • Allah’ın cüz’i rahmetine mazhar olan, küllî rahmete ulaştı mı rahmet denizi kesilir, yol gösterici olur.
  • رحمت جزوی بکل پیوسته شو ** رحمت کل را تو هادی بین و رو
  • Ey cüz’i rahmet, külle ulaş… Ey külli rahmet sen de yürü, halka yol göster.
  • تا که جزوست او نداند راه بحر ** هر غدیری را کند ز اشباه بحر 1810
  • Cüz’i rahmete mazhar olan ve o mertebede kalan, denizin yolunu bilmez. Kuyuları da denize benzer sanır!
  • چون نداند راه یم کی ره برد ** سوی دریا خلق را چون آورد
  • Denizin yolunu bilmedikçe nasıl yol alır, halkı nasıl denize götürür, denize ulaştırır?
  • متصل گردد به بحر آنگاه او ** ره برد تا بحر همچون سیل و جو
  • Sel ve nehir gibi denize kadar akıp gitti mi o vakit denize ulaşır, denizle birleşir.
  • ور کند دعوت به تقلیدی بود ** نه از عیان و وحی تاییدی بود
  • Bundan önce halkı davet etse bile bu daveti taklittir. Yolu, varılacak makamı görerek yahut Allah’tan vahiy ve ilhamla, Allah kuvvetiyle değil!”
  • گفت پس چون رحم داری بر همه ** همچو چوپانی به گرد این رمه
  • Kadın, “Peki mademki herkese acıyorsun, bu sürünün çobanı gibi sürünün etrafında dönüp dolaşıyorsun demektir.
  • چون نداری نوحه بر فرزند خویش ** چونک فصاد اجلشان زد بنیش 1815
  • Ecel cellâdı, oğullarını vurup öldürdüğü halde nasıl oluyor da kendi oğluna ağlamıyorsun?