-
باز با خود گفت صبر اولیترست ** صبر تا مقصود زوتر رهبرست
- Sonra yine kendi kendisine dedi ki: “ Dur hele sabır daha iyi. Sabır, adamı maksadına çabucak ulaştırır.
-
چون نپرسی زودتر کشفت شود ** مرغ صبر از جمله پرانتر بود
- Sormazsam iş daha çabuk anlaşılır. Sabırlı kuş, bütün kuşlardan daha iyi uçar.
-
ور بپرسی دیرتر حاصل شود ** سهل از بی صبریت مشکل شود
- Fakat sorarsam maksadı daha geç anlarım, kolaycacık anlayacağım şey, bu sorgumla güçleşir.
-
چونک لقمان تن بزد هم در زمان ** شد تمام از صنعت داود آن
- Lokman, orada bir müddet sabredip durdu. Bu müddet içinde Davud da zırhı yapıp tamamladı.
-
پس زره سازید و در پوشید او ** پیش لقمان کریم صبرخو 1850
- Kerem ve sabır sahibi Lokman’ın önünde bedenine geçirip giyindi.
-
گفت این نیکو لباسست ای فتی ** درمصاف و جنگ دفع زخم را
- “Civanım, bu, savaşta yaralanmamak için güzel bir elbisedir” dedi.
-
گفت لقمان صبر هم نیکو دمیست ** که پناه و دافع هر جا غمیست
- Lokman dedi ki. “Sabır da güzel bir iş. Her dertte ona sığınmak gerek, her gamı o giderir.”
-
صبر را با حق قرین کرد ای فلان ** آخر والعصر را آگه بخوان
- A kişi “Vel asri” suresinin sonunu dikkatlice oku da bak. Allah o surede sabrı hakla beraber andı, sabrı hakka eş etti.
-
صد هزاران کیمیا حق آفرید ** کیمیایی همچو صبر آدم ندید
- Allah, yüz binlerce kimya yarattı ama insan, sabır gibi bir kimya görmedi.
-
بقیهی حکایت نابینا و مصحف
- Körün Mushaf okuması hikâyesinin sonu
-
مرد مهمان صبرکرد و ناگهان ** کشف گشتش حال مشکل در زمان 1855
- Konuk da sabretti. Ansızın müşkül halloldu, anlamak istediğini anladı.