English    Türkçe    فارسی   

3
1857-1866

  • که ز مصحف کور می‌خواندی درست ** گشت بی‌صبر و ازو آن حال جست
  • Kör, mushaftan Kur’an okumaktaydı. Hem de doğru olarak okuyordu. Sabırsızlandı, bu hali sordu, dedi ki:
  • گفت آیا ای عجب با چشم کور ** چون همی‌خوانی همی‌بینی سطور
  • “Gözün kör olduğu halde şaştım doğrusu, bu satırları nasıl okuyabiliyorsun sen?
  • آنچ می‌خوانی بر آن افتاده‌ای ** دست را بر حرف آن بنهاده‌ای
  • Okuduğun satıra bakmakta, elini okuduğun harflerin üstünde gezdirmektesin.
  • اصبعت در سیر پیدا می‌کند ** که نظر بر حرف داری مستند 1860
  • Parmağını satırlar üstünde gezdirişinden anlaşılıyor, mutlaka harfleri görüyorsun.”
  • گفت ای گشته ز جهل تن جدا ** این عجب می‌داری از صنع خدا
  • Kör dedi ki. “Ey ten bilgisizliğinden kurtulan, bunu Allah yapamaz mı ki? Neye şaşırıyorsun?
  • من ز حق در خواستم کای مستعان ** بر قرائت من حریصم همچو جان
  • Ben Allah’a, ey yardımcım olan Allah, ey yardım dilenen Rabbim, adam canına nasıl düşkünse ben de Kur’an okumaya öyle düşkünüm.
  • نیستم حافظ مرا نوری بده ** در دو دیده وقت خواندن بی‌گره
  • Fakat hafız değilim ki, Yarabbi Kur’an okuyacağım vakit gözlerime illetsiz bir nur ver,
  • باز ده دو دیده‌ام را آن زمان ** که بگیرم مصحف و خوانم عیان
  • Benim gözlerimi aç da Kur’an’ı elime alıp okuyayım diye dua ettim.
  • آمد از حضرت ندا کای مرد کار ** ای بهر رنجی به ما اومیدوار 1865
  • Allah’tan ey Kur’an’a düşkün adam, ey her dertte bize yüz tutan, bizden ümidini kesmeyen kişi,
  • حسن ظنست و امیدی خوش ترا ** که ترا گوید بهر دم برتر آ
  • Senin bize karşı öyle bir hüsnü zan, o ümit, sana daima yücel, yüksel demekte.