-
لا نسلم و اعتراض از ما برفت ** چون عوض میآید از مفقود زفت 1875
- Kaybettiğimiz şey büyük ve değerli bir şey bile olsa mademki bize karşılık olarak ihsanlarda bulunuyor, şu halde itiraz etmemize imkân yok.
-
چونک بی آتش مرا گرمی رسد ** راضیم گر آتشش ما را کشد
- Ortada ateş olmadığı halde bana hararet verdikten, beni ısıttıktan sonra ateşimi söndürse de razıyım.
-
بی چراغی چون دهد او روشنی ** گر چراغت شد چه افغان میکنی
- Mademki mumsuz da aydınlık vermekte, mumun sönüşüne neye feryat ediyorsun?
-
صفت بعضی اولیا کی راضیاند باحکام و لابه نکنند کی این حکم را بگردان
- Bazı veliler, Allah hükümlerine razı olurlar Yarabbi, bu hükmü çevir diye niyaz etmezler
-
بشنو اکنون قصهی آن رهروان ** که ندارند اعتراضی در جهان
- Şimdi, dünyada hiç itiraz etmeyen yolcuların hallerini işit.
-
ز اولیا اهل دعا خود دیگرند ** که همیدوزند و گاهی میدرند
- Velîlerden dua edenler, gâh diken, gâh sökenler var. Bunlar başka.
-
قوم دیگر میشناسم ز اولیا ** که دهانشان بسته باشد از دعا 1880
- Bir de velilerden öylelerini tanırım ki ağızları yumulmuştur, hiç dua etmezler.
-
از رضا که هست رام آن کرام ** جستن دفع قضاشان شد حرام
- O, ulular, Allah hükümlerine razı olmuşlardır, takdirin def’ine çalışmak onlara haramdır.
-
در قضا ذوقی همیبینند خاص ** کفرشان آید طلب کردن خلاص
- Bunlar, kaza ve kaderde hususi bir zevk bulurlar, bundan kurtulmayı dilemek onlarca küfürdür.
-
حسن ظنی بر دل ایشان گشود ** که نپوشند از عمی جامهی کبود
- Allah bunların gönlüne öyle bir hüsnü zan vermiştir ki derde düşüp hiç yaslanmazlar, gök renkli yas elbisesi giymezler.
-
سال کردن بهلول آن درویش را
- Behlûl’ün dervişe sual sorması
-
گفت بهلول آن یکی درویش را ** چونی ای درویش واقف کن مرا
- Behlül, dervişin birine “Derviş, nasılsın? Anlat bakalım?” dedi.