-
بشنو اکنون قصهی آن رهروان ** که ندارند اعتراضی در جهان
- Şimdi, dünyada hiç itiraz etmeyen yolcuların hallerini işit.
-
ز اولیا اهل دعا خود دیگرند ** که همیدوزند و گاهی میدرند
- Velîlerden dua edenler, gâh diken, gâh sökenler var. Bunlar başka.
-
قوم دیگر میشناسم ز اولیا ** که دهانشان بسته باشد از دعا 1880
- Bir de velilerden öylelerini tanırım ki ağızları yumulmuştur, hiç dua etmezler.
-
از رضا که هست رام آن کرام ** جستن دفع قضاشان شد حرام
- O, ulular, Allah hükümlerine razı olmuşlardır, takdirin def’ine çalışmak onlara haramdır.
-
در قضا ذوقی همیبینند خاص ** کفرشان آید طلب کردن خلاص
- Bunlar, kaza ve kaderde hususi bir zevk bulurlar, bundan kurtulmayı dilemek onlarca küfürdür.
-
حسن ظنی بر دل ایشان گشود ** که نپوشند از عمی جامهی کبود
- Allah bunların gönlüne öyle bir hüsnü zan vermiştir ki derde düşüp hiç yaslanmazlar, gök renkli yas elbisesi giymezler.
-
سال کردن بهلول آن درویش را
- Behlûl’ün dervişe sual sorması
-
گفت بهلول آن یکی درویش را ** چونی ای درویش واقف کن مرا
- Behlül, dervişin birine “Derviş, nasılsın? Anlat bakalım?” dedi.
-
گفت چون باشد کسی که جاودان ** بر مراد او رود کار جهان 1885
- Derviş, Dünyadaki işler daima bir adamın dilediği gibi olur;
-
سیل و جوها بر مراد او روند ** اختران زان سان که خواهد آن شوند
- Seller, ırmaklar muradınca akar, yıldızlar hükmünce hükmeder;
-
زندگی و مرگ سرهنگان او ** بر مراد او روانه کو بکو
- Hayatla ölüm, ona çavuş olur, emrine uyup dilediği yere gider.