English    Türkçe    فارسی   

3
1970-1979

  • سالها پرم بپر و بالها ** سالها چه بود هزاران سالها 1970
  • Yıllarca bu kanatlarımla o uğurda uçacağım. Yıllarda nedir ki? Binlerce yıllar koşacağım.
  • می‌روم یعنی نمی‌ارزد بدان ** عشق جانان کم مدان از عشق نان
  • Bu binlerce yıllar uçup gitmeme değmez mi yoksa? Ben sevgilinin aşkını ekmek aşkından daha âdi görmem!
  • این سخن پایان ندارد ای عمو ** داستان آن دقوقی را بگو
  • Bu sözün sonu gelmez. Sen yine Dedukî’nin hikâyesini söyle!
  • بازگشتن به قصه‌ی دقوقی
  • Yine Dekukî hikâyesi
  • آن دقوقی رحمة الله علیه ** گفت سافرت مدی فی خافقیه
  • Allah Rahmet etsin, Dedukî dedi ki: Nice zamandır doğuda, batıda sefer edip dururum.
  • سال و مه رفتم سفر از عشق ماه ** بی‌خبر از راه حیران در اله
  • Yıllarca, aylarca bir ay yüzlünün aşkıyla gittim. Ne yoldan haberim vardı, ne belden! Allah kudretlerine hayran bir halde yürüdüm.
  • پا برهنه می‌روی بر خار و سنگ ** گفت من حیرانم و بی خویش و دنگ 1975
  • Birisi ona : “Dikenliklerde, taşlıklarda yalınayak mı gidiyorsun?” dedi. Dekukî dedi ki: “Ben hayretler içindeyim, kendimde değilim ki.
  • تو مبین این پایها را بر زمین ** زانک بر دل می‌رود عاشق یقین
  • Sen bu ayakları yere basıyor sanma, öyle görme. Çünkü âşık şüphe yok ki gönül yurduna sefer eder.
  • از ره و منزل ز کوتاه و دراز ** دل چه داند کوست مست دل‌نواز
  • Gönül, sevgilinin sarhoşudur: yoldan, konaktan yolun kısalığından, uzunluğundan ne haberi var”
  • آن دراز و کوته اوصاف تنست ** رفتن ارواح دیگر رفتنست
  • Yolun uzunluğu, kısalığı, tenin vasıflarıdır. Ruhların gidişi başka çeşit bir gidiştir.
  • تو سفرکردی ز نطفه تا بعقل ** نه بگامی بود نه منزل نه نقل
  • Sen, meni iken akıl âlemine kadar sefer edip geldin. Bu seferinde ne adım attın, ne bir yerde konakladın, ne de bir yerden bir yere göçtün.