-
گفت روزی میشدم مشتاقوار ** تا ببینم در بشر انوار یار
- Dekukî dedi ki: “Bir gün, sevgilinin nurlarını insanda görmeye iştiyakım arttı.
-
تا ببینم قلزمی در قطرهای ** آفتابی درج اندر ذرهای
- Katrede bahri muhiti, zerrede güneşi görmek arzusuna düştüm.
-
چون رسیدم سوی یک ساحل بگام ** بود بیگه گشته روز و وقت شام
- Gide gide bir deniz kıyısına vardım. Vakit gecikmişti, akşam olmuştu.
-
نمودن مثال هفت شمع سوی ساحل
- Kıyıda yedi mum görünmesi
-
هفت شمع از دور دیدم ناگهان ** اندر آن ساحل شتابیدم بدان 1985
- Ansızın ta uzaktan o sahilde yedi mum gördüm, mumların bulunduğu yere doğru koşmaya başladım.
-
نور شعلهی هر یکی شمعی از آن ** بر شده خوش تا عنان آسمان
- O yedi mumun her birinin nuru gökyüzüne kadar vurmuştu.
-
خیره گشتم خیرگی هم خیره گشت ** موج حیرت عقل را از سر گذشت
- Hayretlere düştüm, hatta hayret bile hayran oldu. Hayret dalgası aklımın başından aştı!
-
این چگونه شمعها افروختست ** کین دو دیدهی خلق ازینها دوختست
- “Bu mumlar, ne çeşit mum? Halk nasıl oluyor da bunları görmüyor;
-
خلق جویان چراغی گشته بود ** پیش آن شمعی که بر مه میفزود
- Aydan daha aydın olan mumlar durup dururken başka bir mum arıyor?
-
چشمبندی بد عجب بر دیدهها ** بندشان میکرد یهدی من یشا 1990
- Halkın gözünde ne şaşılacak bir bağ var ki bunları görmüyor. Allah doğru yolu dilediğine gösteriyor sahiden” diyordum.
-
شدن آن هفت شمع بر مثال یک شمع
- O yedi mumun bir mum oluşu
-
باز میدیدم که میشد هفت یک ** میشکافد نور او جیب فلک
- Bir de baktım ki o yedi mum bir mum oldu. Nuru, gökyüzünü bile delip geçmekteydi.