English    Türkçe    فارسی   

3
2098-2107

  • اینچ می‌گویم به قدر فهم تست ** مردم اندر حسرت فهم درست
  • Bu söylediğin sözler yok mu? Senin anlayışın miktarı ancak… Öldüm iyi ve doğru anlayışın hasretinden!
  • فهم آبست و وجود تن سبو ** چون سبو بشکست ریزد آب ازو
  • Anlayış sudur, beden testi. Testi kırılınca içindeki su dökülür gider!
  • این سبو را پنج سوراخست ژرف ** اندرو نه آب ماند خود نه برف 2100
  • Bu testinin beş tane büyük deliği vardır, içinde ne su durur ne kar!
  • امر غضوا غضة ابصارکم ** هم شنیدی راست ننهادی تو سم
  • “Gözlerinizi sımsıkı yumun” emrini duydun da yine ayağını doğru atmadın.
  • از دهانت نطق فهمت را برد ** گوش چون ریگست فهمت را خورد
  • Söz söylemem, manasız çan çan etmem, ağzından anlayışını alıp götürür. Kulak kuma benzer, anlayışını içiverir!
  • همچنین سوراخهای دیگرت ** می‌کشاند آب فهم مضمرت
  • Öbür deliklerinden de aynı bunun gibidir… O gizli anlayış suyunu çeker, emer.
  • گر ز دریا آب را بیرون کنی ** بی عوض آن بحر را هامون کنی
  • Denizden bile, yerine koymamak şartıyla su alsan nihayet o denizi kurutur, çöl haline getirirsin.
  • بیگهست ار نه بگویم حال را ** مدخل اعواض را و ابدال را 2105
  • Neyleyim ki vakit yok… Yoksa denizden giden sular, o suların yerine karşılık olan suların ne çeşit ve neden geldiğini söylerdim;
  • کان عوضها و آن بدلها بحر را ** از کجا آید ز بعد خرجها
  • Denizin suları harcandıktan sonra karşılık olarak yerine gelen suları anlatırdım.
  • صد هزاران جانور زو می‌خورند ** ابرها هم از برونش می‌برند
  • Yüz binlerce canlı mahlûk, denizden su içmekte… Bulutlarda ondan su alıyorlar.