-
گوش آنکس نوشد اسرار جلال ** کو چو سوسن صدزبان افتاد و لال
- Ululuk şarabını o adamın kulağı içer ki sûsen gibi yüzlerce dili olduğu halde dilsizdir.
-
حلق بخشد خاک را لطف خدا ** تا خورد آب و بروید صد گیا
- Allah’ın lütfu, su içsin de yüzlerce ot bitirsin diye toprağa da boğaz ihsan eder.
-
باز خاکی را ببخشد حلق و لب ** تا گیاهش را خورد اندر طلب
- Sonra topraktan yaratılan mahlûklara boğaz verir, dudak verir... Onlar da arayıp topraktan biten otları otlarlar.
-
چون گیاهش خورد حیوان گشت زفت ** گشت حیوان لقمهی انسان و رفت
- Hayvan, ot yedi de semirdi mi... insana gıda olur, ortadan kalkar.
-
باز خاک آمد شد اکال بشر ** چون جدا شد از بشر روح و بصر 25
- Fakat toprak da, ruh çıktı, insan görüşten ayrıldı mı insanı yiyip sömürür.
-
ذرهها دیدم دهانشان جمله باز ** گر بگویم خوردشان گردد دراز
- Zerreler gördüm: Hepsi ağızlarını açmışlar, gıdalarını söylesem söz uzar gider.
-
برگها را برگ از انعام او ** دایگان را دایه لطف عام او
- Yaprakların gıdası onun kereminden… Dallara dadı, onun umumi ve şâmil lütfu.
-
رزقها را رزقها او میدهد ** زانک گندم بی غذایی چون زهد
- Rızıkların rızkını o vermekte. Buğday, rızıksız nasıl baş gösterir, biter?
-
نیست شرح این سخن را منتهی ** پارهای گفتم بدانی پارهها
- Bu sözün sonu gelmez. Ben, bir miktarını söyledim, öbürlerini sen anlayıver.
-
جمله عالم آکل و ماکول دان ** باقیان را مقبل و مقبول دان 30
- Bil ki bütün âlem yiyen ve yenenden ibarettir. Hak’la bâki olanları da Hakk’a yönelmiş ve Hakk’ın makbulü olmuş bil.