-
امر غضوا غضة ابصارکم ** هم شنیدی راست ننهادی تو سم
- “Gözlerinizi sımsıkı yumun” emrini duydun da yine ayağını doğru atmadın.
-
از دهانت نطق فهمت را برد ** گوش چون ریگست فهمت را خورد
- Söz söylemem, manasız çan çan etmem, ağzından anlayışını alıp götürür. Kulak kuma benzer, anlayışını içiverir!
-
همچنین سوراخهای دیگرت ** میکشاند آب فهم مضمرت
- Öbür deliklerinden de aynı bunun gibidir… O gizli anlayış suyunu çeker, emer.
-
گر ز دریا آب را بیرون کنی ** بی عوض آن بحر را هامون کنی
- Denizden bile, yerine koymamak şartıyla su alsan nihayet o denizi kurutur, çöl haline getirirsin.
-
بیگهست ار نه بگویم حال را ** مدخل اعواض را و ابدال را 2105
- Neyleyim ki vakit yok… Yoksa denizden giden sular, o suların yerine karşılık olan suların ne çeşit ve neden geldiğini söylerdim;
-
کان عوضها و آن بدلها بحر را ** از کجا آید ز بعد خرجها
- Denizin suları harcandıktan sonra karşılık olarak yerine gelen suları anlatırdım.
-
صد هزاران جانور زو میخورند ** ابرها هم از برونش میبرند
- Yüz binlerce canlı mahlûk, denizden su içmekte… Bulutlarda ondan su alıyorlar.
-
باز دریا آن عوضها میکشد ** از کجا دانند اصحاب رشد
- Sonra yine deniz, onların karşılığını almakta… Nereden alıyor? Bunu akıl ve fikir sahibi olanlar bilir.
-
قصهها آغاز کردیم از شتاب ** ماند بی مخلص درون این کتاب
- Bu kitap da birçok hikâyelere başlayıverdik… Fakat onlar noksan kaldı.
-
ای ضیاء الحق حسام الدین راد ** که فلک و ارکان چو تو شاهی نزاد 2110
- Ey Hak ziyası cömert Husameddin, feleklerle unsurlar, senin gibi bir padişah doğurmamıştır.