-
حق پذیرد کسرهای دارد معاف ** کز دو دیدهی کور دو قطره کفاف
- Allah, âciz kişinin aczini hoş görür. Körün gözlerindeki iki katra yaşı da kabul eder. Zaten körün gözünde bu iki katradan başka ne bulunabilir ki?
-
مرغ و ماهی داند آن ابهام را ** که ستودم مجمل این خوشنام را
- Ben o güzelim adı pek kısa bir tarzda övdüm; bunu kuş da biliyor, balık da!
-
تا برو آه حسودان کم وزد ** تا خیالش را به دندان کم گزد
- Sebebi de şu: Hasetçiler, kıskanıp haset ederek ah etmesinler, hayalini dişleriyle dişlemesinler!
-
خود خیالش را کجا یابد حسود ** در وثاق موش طوطی کی غنود
- Ama zaten hasetçi, onun hayalini nereden bulacak? Hiç fare deliğinde dudu kuşu oturur mu?
-
آن خیال او بود از احتیال ** موی ابروی ویست آن نه هلال 2120
- O hasetçinin gördüğü hayal, onun hayali değildir ki… O hilâl değil, onun kendi kaşının kılı!
-
مدح تو گویم برون از پنج و هفت ** بر نویس اکنون دقوقی پیش رفت
- Ben seni beş duyguyla yedi kat göğe sığmayacak bir şekilde öveceğim. Şimdi yaz bakalım: Dekukî ileri geçip imam oldu.
-
پیش رفتن دقوقی به امامت آن قوم
- Dekukî’nin ileri geçip onlara imam olması
-
در تحیات و سلام الصالحین ** مدح جملهی انبیا آمد عجین
- Tahiyatta, salih kişilere selâm verilirken bütün peygamberler methedilmiş olur; hepsinin methi, birbiriyle yoğururlar.
-
مدحها شد جملگی آمیخته ** کوزهها در یک لگن در ریخته
- Medihler, birbirine karışır, âdeta testilerdeki sular, bir leğene dökülür.
-
زانک خود ممدوح جز یک بیش نیست ** کیشها زین روی جز یک کیش نیست
- Çünkü övülen, bir kişiden daha fazla değildir ki. Bundan dolayı dinler, mezhepler, ancak tek bir mezhepten ibarettir.
-
دان که هر مدحی بنور حق رود ** بر صور و اشخاص عاریت بود 2125
- Bil ki her övüş, Allah nuruna varır, ulaşır; suretlerle şahısları övüşse âriyettir.