-
در حقیقت مادح ماهست او ** گرچه جهل او بعکسش کرد رو 2130
- Methe başlarsa hakikatte ayı metheder, isterse bilgisizlikle ayın aksine yüz tutmuş olsun.
-
مدح او مهراست نه آن عکس را ** کفر شد آن چون غلط شد ماجرا
- Övüşü aya aittir, ayın aksine ait değil. Fakat birisi, Hakk’ı övmez de mahlûku överse yanlış bir iş yapmış olur ki bu, küfürdür.
-
کز شقاوت گشت گمره آن دلیر ** مه به بالا بود و او پنداشت زیر
- Bu işi yapan kötülükten yolunu kaybetmiştir. Ay, gökyüzündeyken o, aşağıda sanmıştır.
-
زین بتان خلقان پریشان میشوند ** شهوت رانده پشیمان میشوند
- Halk bu put gibi güzellere kapılıp perişan olur; şehvete uyup onlara dokunan pişman olur.
-
زآنک شهوت با خیالی رانده است ** وز حقیقت دورتر وا مانده است
- Çünkü bir hayale şehvetlenirler, hakikatten çok uzakta kalırlar.
-
با خیالی میل تو چون پر بود ** تا بدان پر بر حقیقت بر شود 2135
- Hayale meylin yok mu? Senin için bir kanada benzer. O kanatla uçar, hakikatte yükselirsin.
-
چون براندی شهوتی پرت بریخت ** لنگ گشتی و آن خیال از تو گریخت
- Fakat şehvete uydun mu kanadın dökülür, topal kalırsın, o hayal de senden kaçar gider.
-
پر نگه دار و چنین شهوت مران ** تا پر میلت برد سوی جنان
- Kanadını koru, şehvete kapılma da meyil kanadın seni cennetlere yüceltsin.
-
خلق پندارند عشرت میکنند ** بر خیالی پر خود بر میکنند
- Halk kendilerini güzel yaşıyoruz, zevk ve işrette bulunuyoruz sanır ama onlar, bir hayal uğruna kendi kanatlarını kendileri yolarlar.
-
وامدار شرح این نکته شدم ** مهلتم ده معسرم زان تن زدم
- Bu nükteyi başka bir yerde anlatmak borcum olsun… Şimdi bana mühlet ver, halim yok, susayım.
-
اقتدا کردن قوم از پس دقوقی
- O kavmin Dekukî’ye uyması