-
حزم این باشد که نفریبد ترا ** چرب و نوش و دامهای این سرا
- İhtiyat ona derler ki seni bu dünyanın yağlı, ballı şeyleri, bu âlemin tuzakları, hileleri aldatmasın.
-
که نه چربش دارد و نه نوش او ** سحر خواند میدمد در گوش او 220
- Çünkü bu âlemin ne tadı vardı, ne tuzu. Sihir okur da kulağına üfler durur.
-
که بیا مهمان ما ای روشنی ** خانه آن تست و تو آن منی
- “Ey nur gibi apaydın adam, ev senin sen de benimsin” der.
-
حزم آن باشد که گویی تخمهام ** یا سقیمم خستهی این دخمهام
- İhtiyat ona derler ki “Midem dolgun tokum”, yahut “Hastayım, bu mezardan hastalandım”,
-
یا سرم دردست درد سر ببر ** یا مرا خواندست آن خالو پسر
- Yâhut “ Başım ağrıyor, sen bunu geçirmeye bak” yahut da “ Benim dayımın oğlu çağırdı, davetliyim” deyip başından savasın.
-
زانک یک نوشت دهد با نیشها ** که بکارد در تو نوشش ریشها
- Çünkü bir şerbeti bile zehirlerle sunar, tatlısı vücudunda yaralar, bereler meydana getirir.
-
زر اگر پنجاه اگر شصتت دهد ** ماهیا او گوشت در شستت دهد 225
- Sana elli, altmış bile verse ey balık, o verdiği şey, oltada ettir.
-
گر دهد خود کی دهد آن پر حیل ** جوز پوسیدست گفتار دغل
- Verdi, farz edelim, fakat o hilebaz nereden verecek? Hilebazın sözü çürümüş cevizdir.
-
ژغژغ آن عقل و مغزت را برد ** صد هزاران عقل را یک نشمرد
- Onun gürültüsü aklını alır, beynini altüst eder. Yüz binlerce aklı bile bir pula saymaz.
-
یار تو خرجین تست و کیسهات ** گر تو رامینی مجو جز ویسهات
- Dostun, kesendir, hurcundur, Ramin’sen Vise’den başkasını arama.