-
این خمار غم دلیل آن شدست ** که بدان مفقود مستیات بدست
- Bu gam sersemliği, bulamadığın şeyin seni sarhoş ettiğine delâlet eder.
-
جز به اندازهی ضرورت زین مگیر ** تا نگردد غالب و بر تو امیر 2260
- Bunların ihtiyaçtan fazlasına meyletme de, sana galebe etmesin, sana bey olmasın!
-
سر کشیدی تو که من صاحبدلم ** حاجت غیری ندارم واصلم
- Sen, ben de gönül sahibiyim, başkasına ihtiyacım yok, Allah’a ulaştım diye baş çekersin ama,
-
آنچنانک آب در گل سر کشد ** که منم آب و چرا جویم مدد
- Bu halin, toprakla bulanık olan suyun, ben de suyum, neden başkasından yardım isteyecekmişim ki diye serkeşlik etmesine benzer.
-
دل تو این آلوده را پنداشتی ** لاجرم دل ز اهل دل برداشتی
- Bu bulaşık şeyi gönül sandın da gönlünü gönül sahiplerinden çektin.
-
خود روا داری که آن دل باشد این ** کو بود در عشق شیر و انگبین
- Süt, bal sevdasına düşen bu gönlün, gönül olmasını reva görür müsün, sen böyle.
-
لطف شیر و انگبین عکس دلست ** هر خوشی را آن خوش از دل حاصلست 2265
- Sütün, balın güzelliği, gönlün onlara aksiyle hâsıl olur. Her güzele güzellik gönülden gelir.
-
پس بود دل جوهر و عالم عرض ** سایهی دل چون بود دل را غرض
- Şu halde gönül cevherdir, âlem araz. Gönlün gölgesi, nasıl olur da gönle maksat olur?
-
آن دلی کو عاشق مالست و جاه ** یا زبون این گل و آب سیاه
- Mala, mevkiye âşık olan gönül, ya bu toprağa zebundur, ya kara suya!
-
یا خیالاتی که در ظلمات او ** میپرستدشان برای گفت و گو
- Yahut da karanlıklarda hayallere kapılmıştır, dedikodu için o hayallere tapıp durmaktadır!