English    Türkçe    فارسی   

3
2267-2276

  • آن دلی کو عاشق مالست و جاه ** یا زبون این گل و آب سیاه
  • Mala, mevkiye âşık olan gönül, ya bu toprağa zebundur, ya kara suya!
  • یا خیالاتی که در ظلمات او ** می‌پرستدشان برای گفت و گو
  • Yahut da karanlıklarda hayallere kapılmıştır, dedikodu için o hayallere tapıp durmaktadır!
  • دل نباشد غیر آن دریای نور ** دل نظرگاه خدا وانگاه کور
  • O nur denizinden başkası gönül olamaz. Gönül, hem Allah’ın nazargâhı olsun, hem kör… İmkân var mı buna?
  • نه دل اندر صد هزاران خاص و عام ** در یکی باشد کدامست آن کدام 2270
  • Yüz binlerce halkta, yüz binlerce ileri gelenlerde bulunan gönül değildir. Gönül, bir tek kişide olur. O tek kişi hangisidir, hangisi?
  • ریزه‌ی دل را بهل دل را بجو ** تا شود آن ریزه چون کوهی ازو
  • Sen, o kırık dökük, parça buçuk gönül kırpıntılarını bırak, asıl gönül ara da o kırık dökük gönül de onun sayesinde dağ kesilsin.
  • دل محیطست اندرین خطه‌ی وجود ** زر همی‌افشاند از احسان و جود
  • Gönül, bu vücut ülkesini kaplamıştır, cömertliğinden altınlar saçıp durmaktadır.
  • از سلام حق سلامیها نثار ** می‌کند بر اهل عالم اختیار
  • Âlemdekilere Allah selâmından selâmlar saçmaktadır.
  • هر که را دامن درستست و معد ** آن نثار دل بر آنکس می‌رسد
  • Kimin eteği sağlamsa, kimin eteği hazırsa o gönül saçısına nail olur.
  • دامن تو آن نیازست و حضور ** هین منه در دامن آن سنگ فجور 2275
  • Senin eteğin de o niyazdır, o huzurdur. Kendine gel de kötülük taşlarını eteğine koyma.
  • تا ندرد دامنت زان سنگها ** تا بدانی نقد را از رنگها
  • Koyma da o taşlar eteğini yırtmasın. Eteğin yırtılmasın sana asıl parayı uydurma paradan fark edesin.