-
یا خیالاتی که در ظلمات او ** میپرستدشان برای گفت و گو
- Yahut da karanlıklarda hayallere kapılmıştır, dedikodu için o hayallere tapıp durmaktadır!
-
دل نباشد غیر آن دریای نور ** دل نظرگاه خدا وانگاه کور
- O nur denizinden başkası gönül olamaz. Gönül, hem Allah’ın nazargâhı olsun, hem kör… İmkân var mı buna?
-
نه دل اندر صد هزاران خاص و عام ** در یکی باشد کدامست آن کدام 2270
- Yüz binlerce halkta, yüz binlerce ileri gelenlerde bulunan gönül değildir. Gönül, bir tek kişide olur. O tek kişi hangisidir, hangisi?
-
ریزهی دل را بهل دل را بجو ** تا شود آن ریزه چون کوهی ازو
- Sen, o kırık dökük, parça buçuk gönül kırpıntılarını bırak, asıl gönül ara da o kırık dökük gönül de onun sayesinde dağ kesilsin.
-
دل محیطست اندرین خطهی وجود ** زر همیافشاند از احسان و جود
- Gönül, bu vücut ülkesini kaplamıştır, cömertliğinden altınlar saçıp durmaktadır.
-
از سلام حق سلامیها نثار ** میکند بر اهل عالم اختیار
- Âlemdekilere Allah selâmından selâmlar saçmaktadır.
-
هر که را دامن درستست و معد ** آن نثار دل بر آنکس میرسد
- Kimin eteği sağlamsa, kimin eteği hazırsa o gönül saçısına nail olur.
-
دامن تو آن نیازست و حضور ** هین منه در دامن آن سنگ فجور 2275
- Senin eteğin de o niyazdır, o huzurdur. Kendine gel de kötülük taşlarını eteğine koyma.
-
تا ندرد دامنت زان سنگها ** تا بدانی نقد را از رنگها
- Koyma da o taşlar eteğini yırtmasın. Eteğin yırtılmasın sana asıl parayı uydurma paradan fark edesin.
-
سنگ پر کردی تو دامن از جهان ** هم ز سنگ سیم و زر چون کودکان
- Sen, eteğini cihandaki taşlarla, çocuklar gibi altın ve gümüş farz edilen taşlarla doldurdun.