-
چون رهید آن کشتی و آمد بکام ** شد نماز آن جماعت هم تمام
- O gemi kurtuldu, murat hâsıl oldu, o cemaatin namazı da tamamlandı.
-
فجفجی افتادشان با همدگر ** کین فضولی کیست از ما ای پدر
- Onlar, birbirleriyle fısıldaşmaya başladılar. “Baba, bu aramızdaki herzevekil kim acaba” diyorlardı.
-
هر یکی با آن دگر گفتند سر ** از پس پشت دقوقی مستتر
- Her biri, öbürüne gizlice söz söylüyordu. Dekukî’nin arkasında olduklarından görünmüyorlardı.
-
گفت هر یک من نکردستم کنون ** این دعا نه از برون نه از درون
- Her biri, ben şimdiye kadar böyle bir duayı ne içimden geçirdim, ne dilime getirdim demekteydi.
-
گفت مانا این امام ما ز درد ** بوالفضولانه مناجاتی بکرد 2285
- Birisi, “Her halde bu işe karışan biz değiliz. Galiba imamımız derde düştü, üzerine lazım olmayan bir işe karıştı, münacatta bulundu” diyor;
-
گفت آن دیگر که ای یار یقین ** مر مرا هم مینماید این چنین
- Öbürü” Canım dostum, bana da öyle geliyor.
-
او فضولی بوده است از انقباض ** کرد بر مختار مطلق اعتراض
- O bir boşboğazmış, canı sıkılınca Allah’ın dileğine itiraz etti galiba” diyordu.
-
چون نگه کردم سپس تا بنگرم ** که چه میگویند آن اهل کرم
- Dekukî, şöyle anlatır: Sonra bakayım, o kerem sahipleri ne diyorlar? dedim.
-
یک ازیشان را ندیدم در مقام ** رفته بودند از مقام خود تمام
- Bir de baktım ki hiçbiri yerinde yok, hepsi de gitmiş.
-
نه به چپ نه راست نه بالا نه زیر ** چشم تیز من نشد بر قوم چیر 2290
- Ne solda adam var, ne sağda, ne yukarda kimse kalmış, ne aşağıda. Keskin gözüm, onların hiçbirini göremedi!