-
یادم آمد آن حکایت کان فقیر ** روز و شب میکرد افغان و نفیر
- Hatırıma yine o hikâye geldi. O yoksul adam, gece gündüz feryat etmekte,
-
وز خدا میخواست روزی حلال ** بی شکار و رنج و کسب و انتقال
- Allah’tan eziyetsiz, zahmetsiz, çalışmadan kazanmadan helâl rızık istemekteydi.
-
پیش ازین گفتیم بعضی حال او ** لیک تعویق آمد و شد پنجتو
- Bundan önce onun bazı hallerini söylemiştik. Fakat araya başka şeyler girdi, bu hikâye de öylece kaldı gitti.
-
هم بگوییمش کجا خواهد گریخت ** چون ز ابر فضل حق حکمت بریخت
- Şimdi onun hali neye vardı; Allah’ın lütuf ve ihsan bulutundan hikmet yağmuru yağınca o yoksul ne oldu?
-
صاحب گاوش بدید و گفت هین ** ای بظلمت گاو من گشته رهین 2310
- Öküzün sahibi onu görüp “Ey karanlıkta benim öküzümü aşıran, borçlusun bana sen.
-
هین چراکشتی بگو گاو مرا ** ابله طرار انصاف اندر آ
- Neden benim öküzümü kestin be ahmak hilebaz, nerede insafın?” dedi.
-
گفت من روزی ز حق میخواستم ** قبله را از لابه میآراستم
- Adam, “Ben Allah’tan rızık istiyor, kıbleyi niyazımla bezeyip duruyorum.
-
آن دعای کهنهام شد مستجاب ** روزی من بود کشتم نک جواب
- Zamanlarca edip durduğum dua kabul edildi. O, benim rızkımdı, tutup kestim, işte sana cevap” dediyse de
-
او ز خشم آمد گریبانش گرفت ** چند مشتی زد به رویش ناشکفت
- Öküz sahibi yakasına sarıldı, sabredemedi, yüzüne de birkaç sille vurdu.
-
رفتن هر دو خصم نزد داود علیه السلام
- Her iki düşmanın da Davud Peygamber aleyhisselâm’ın yanına gitmesi
-
میکشیدش تا به داود نبی ** که بیا ای ظالم گیج غبی 2315
- Çeke çeke Davud Peygamber’in yanına kadar götürdü. “ Gel bakalım zalim ahmak.