-
هم بگوییمش کجا خواهد گریخت ** چون ز ابر فضل حق حکمت بریخت
- Şimdi onun hali neye vardı; Allah’ın lütuf ve ihsan bulutundan hikmet yağmuru yağınca o yoksul ne oldu?
-
صاحب گاوش بدید و گفت هین ** ای بظلمت گاو من گشته رهین 2310
- Öküzün sahibi onu görüp “Ey karanlıkta benim öküzümü aşıran, borçlusun bana sen.
-
هین چراکشتی بگو گاو مرا ** ابله طرار انصاف اندر آ
- Neden benim öküzümü kestin be ahmak hilebaz, nerede insafın?” dedi.
-
گفت من روزی ز حق میخواستم ** قبله را از لابه میآراستم
- Adam, “Ben Allah’tan rızık istiyor, kıbleyi niyazımla bezeyip duruyorum.
-
آن دعای کهنهام شد مستجاب ** روزی من بود کشتم نک جواب
- Zamanlarca edip durduğum dua kabul edildi. O, benim rızkımdı, tutup kestim, işte sana cevap” dediyse de
-
او ز خشم آمد گریبانش گرفت ** چند مشتی زد به رویش ناشکفت
- Öküz sahibi yakasına sarıldı, sabredemedi, yüzüne de birkaç sille vurdu.
-
رفتن هر دو خصم نزد داود علیه السلام
- Her iki düşmanın da Davud Peygamber aleyhisselâm’ın yanına gitmesi
-
میکشیدش تا به داود نبی ** که بیا ای ظالم گیج غبی 2315
- Çeke çeke Davud Peygamber’in yanına kadar götürdü. “ Gel bakalım zalim ahmak.
-
حجت بارد رها کن ای دغا ** عقل در تن آور و با خویش آ
- Saçma sapan lâfları bırak azgın herif. Aklını başına al, kendine gel!
-
این چه میگویی دعا چه بود مخند ** بر سر و و ریش من و خویش ای لوند
- Bu ne çeşit dua? Âlemi bana da güldürme, kendini de maskara etme!” diyordu.
-
گفت من با حق دعاها کردهام ** اندرین لابه بسی خون خوردهام
- Adam “Ben Allah’a dua ettim, feryad ü figan ederek nice kanlar yuttum.