-
سجده کرد و گفت کای دانای سوز ** در دل داود انداز آن فروز
- Secde ederek dedi ki. “Ey benim yanıp yakıldığımı gören Allah’ım, Davud’un gönlüne de o nuru ver.
-
در دلش نه آنچ تو اندر دلم ** اندر افکندی براز ای مفضلم
- Gönlüme saldığın ziyayı onun gönlüne da sal ey ihsan sahibi Rabbim.”
-
این بگفت و گریه در شد های های ** تا دل داود بیرون شد ز جای
- Bu sözleri söyledikten sonra hayhayla ağlamaya başladı. Öyle bir ağlayış ağladı ki Davud’un gönlü yerinden oynadı.
-
گفت هین امروز ای خواهان گاو ** مهلتم ده وین دعاوی را مکاو
- “Ey öküzü dâva eden, bugün bana mühlet ver, bu dâvanın görülmesinde ısrar etme.
-
تا روم من سوی خلوت در نماز ** پرسم این احوال از دانای راز 2400
- Halvete gidip namaz kılayım da bu ahvali, bir de sırları bilen Allah’tan sorayım.
-
خوی دارم در نماز این التفات ** معنی قرة عینی فی الصلوة
- Namazda Rabbime bağlanırım, “ namaz gözümün nurudur” sırrı zuhur eder, bu benim huyumdur.
-
روزن جانم گشادست از صفا ** میرسد بی واسطه نامهی خدا
- Can pencerem zevk ve şevkle açıktır. Allah’ın lütfu oraya vasıtasız gelir.
-
نامه و باران و نور از روزنم ** میفتد در خانهام از معدنم
- Allah’ın lütfu, rahmeti, nuru madenimden, hakikatimden gelir, penceremden evime girer.
-
دوزخست آن خانه کان بی روزنست ** اصل دین ای بنده روزن کردنست
- Penceresi olmayan ev cehennemdir. Ey kul, dinin aslı pencere açmıştır.
-
تیشهی هر بیشهای کم زن بیا ** تیشه زن در کندن روزن هلا 2405
- Her ormanı öyle pek baltalama. Pencere açmak için balta vur.